Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Varoluşçuluk, 20. yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa’da ortaya çıkan bir düşünce akımıdır. Bu akım, insanın kendi değerlerini bizzat kendisinin belirleyebileceğini, varoluşunu kendi iradesiyle şekillendirebileceğini ve geleceğini yine kendi çabalarıyla inşa edebileceğini vurgular. Varoluşçu psikoterapi ise insanın varoluşunun temel sorunlarıyla ilgilenen bir psikoterapi türüdür. Varoluşçu psikoterapinin tarihçesi, 1940 ve 1950’lerde birçok felsefe akımının yaklaşımlarını temel alarak, çağdaş yaşamın yalnızlık yabancılaşma, anlamsızlık gibi ikilemlerini çözmek üzere doğan bir ekoldür. Varoluşçu psikoterapi ekolü temel olarak, ölüm, yaşam, sorumluluk, özgürlük gibi temel durumlara odaklanır. Temsilcileri ise Viktor Frankl, Rollo May, Irvin D. Yalom, Martin Heidegger, Alfred Langle, Gabriel Marcel ve Paul Tillich’dir.
Varoluşçu psikoterapinin temel felsefesi, bireyin varoluşuna dair derin soruları, anlam arayışını ve özgürlüğünü kabul etmeye dayanır. Bu yaklaşım, insanın hayatındaki temel soruları keşfetmesine, kendi anlamını yaratmasına ve yaşamın geçici doğasına karşı daha bilinçli bir tutum geliştirmesine yardımcı olmayı amaçlar. Varoluşçu psikoterapi hakkında daha detaylı bilgiyi yazının devamında bulabilirsiniz.
Psikolojide varoluşçu yaklaşım, insan varoluşunun temel sorunlarını, hayatın anlamını, bireysel özgürlüğünü inceleyen bir psikoterapi ve danışmanlık sürecini ifade eder. Bu terapi yönteminde, bireylerin yaşamlarının anlamını, kimliklerini, varoluşsal kaygılarını keşfetmelerine yardımcı olunur.
Psikolojide ilgili yaklaşımın ilk amacı, bireylerin yaşamlarında özgür seçimler yapma kapasitesine sahip olduklarını ve bu seçimlerden sorumlu olduğunu vurgular. Yani kişi, kendi hayatının mimarıdır ve seçimlerinin sonuçlarıyla yüzleşecek olan yine kendisidir.
Psikolojide söz konusu yaklaşımın değindiği diğer bir nokta hayatın anlamını keşfetmeye yöneliktir. İnsanlar, hayatlarının anlamını ve amaçlarını bulmaya çalışırlar. Varoluşçu yaklaşım, bireylerin bu anlam arayışındaki değerlerini ve hedeflerini keşfetmelerine yardımcı olur.
Ölüm, özgürlük, izolasyon, anlamsızlık gibi varoluşsal temalar, insanların hayatlarında en çok kaygılandıkları ve insan deneyiminin kaçınılmaz parçalarıdır. İşte bu kaygılarla yüzleşmek, varoluşçu psikoterapiye göre anlamlı bir hayat sürmenin amacıdır. Tüm bu durumların sonucunda da ortaya varoluşsal kriz ortaya çıkıyor. Varoluşsal kriz, bireylerin hayatlarının anlamını, amaçlarını, yönlerini sorguladıkları, genellikle de derin bir anlamsızlık ve boşluk hissi yaşadıkları bir dönemi ifade eder. Varoluşsal kriz, genellikle hayatın belirli dönüm noktalarında, büyük değişimler veya kayıplar sonrasında ortaya çıkar.
Varoluşçuluğun, insan varoluşunun temel sorularını ve kaygılarını ele aldığından bahsetmiştik. Varoluşçu psikoterapi kuramı, geçmiş, şimdiki ve gelecek zamana bir arada odaklanan bir terapi çeşididir. Tüm insanlığın bir şekilde kaygı yaşadığını kabul eder ve bireyin varlığından kaynaklanan her türlü konuya odaklanır. Diğer tekniklerden en büyük farkı ise depresyon, kaygı, anksiyete gibi sorunların kişiliğin gelişmesinin doğal bir parçası olarak yorumlarlar.
Varoluşçu felsefe ve psikoterapi ilişkisini göz önüne koyduğumuzda, varoluşçuluğun temellerinin felsefeye dayandığını görebiliriz. Her ikisi de insanın özünü, anlamını ve bireysel deneyimlerini derinlemesine inceler. Felsefi açıdan ise bireylerin dünyaya anlam katma sorumluluğunu ve özgürlüğünü kabul etmelerini savunur. Diğer yandan varoluşçu psikoterapi, danışanların bu temalarla yüzleşmelerini ve otantik bir yaşam sürmelerine yardımcı olmayı amaçlar.
Terapistler, danışanların varoluşsal kaygıları ve sorularıyla başa çıkmalarına rehberlik ederken, bu sürecin psikolojik ve felsefi yönlerini de göz önünde bulundururlar. Daha detaylı bilgiyi bir varoluşçu psikoterapi kitabı edinerek ulaşabilirsiniz. Ayrıca bu terapinin temelinde ise iki kavram bulunur:
Varoluşçuluk, insanların kendilerini ve dünyayı daha derinlemesine anlamasına yardımcı olmayı amaçlarlar. “Varoluşçu psikoterapi nasıl uygulanır?” diye merak ediyorsanız bu yaklaşımın tekniklere karşı olduğunu söyleyebiliriz. Tekniklerin derinlemesine, doğrudan, gerçek ilişkilerin kurulmasını engellediğini savunur ama yine de bu teknikleri dışladıkları anlamına gelmez sadece tekniğe bağımlılığı yanlış bulurlar. Varoluşçu psikoterapi yöntemleri ise şunlardır:
Varoluşsal terapi, bireyin varoluşsal kargılarıyla ve kendi içindeki varoluşsal anlaşmazlıklarıyla başa çıkmaları için yardımcı olur. Depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve monofobi gibi ruh sağlığı problemleriyle başa çıkmada çok önemli bir araçtır.
Depresyon, bireylerin yaşamlarına dair anlam kaybı, çaresizlik hissi ve hayata dair derin bir boşluk hissi yaşadıkları bir durumdur ve varoluşsal psikoterapide, danışanın bu tükenmişlik sendromundan kurtulma yöntemleri hedeflenir. Anksiyete, bireylerin geleceğe dair belirsizlik, kaygı, kontrol kaybı yaşadıkları bir bozukluktur. Ölüm anksiyetesi, anlamın yokluğu, özgürlük ve izolasyon gibi varoluşsal temalar bireyde kaygı yaratır. Varoluşçu psikoterapi, anksiyete ile başa çıkarken terapide, bireyi bu kaygılarla yüzleştirir ve bu belirsizliği bir tehdit olarak değil, yaşamın doğal bir parçası olarak görürler.
TSBB, travmatik bir olay sonrası stres, korku, felç edici hatırlamalar, duygusal zorlanmalarla karakterizedir. TSBB yaşayan bireyler, yaşadıkları travmanın anlamını sorgulayabilir ve bu anlam kaybı derin bir boşluğa itebilir. Terapi, travmatik deneyimlerin arından anlam yaratmaya odaklanır. Her vaka bir örnek niteliği taşır, bu yüzden varoluşçu psikoterapi eğitimi almış ve bu konuda uzmanlaşmış kişilerden destek almak oldukça önemlidir. Eğer bir uzmandan terapi almak isterseniz Mutlu Yaşam’a başvurabilirsiniz.
Varoluşsal psikoterapinin avantajları ve dezavantajları da elbette ki bulunmaktadır. Varoluşçu psikoterapinin avantajları, bireylerin yaşamlarına anlam katmalarına, varoluşsal kaygılarla başa çıkmalarına yardımcı olan güçlü bir yaklaşımdır.
Bireylerin yaşamlarına anlam katmalarına yardımcı olur. İnsanlar, yaşamlarını ve deneyimlerini anlamdırarak, içsel bir amaç geliştirebilirler. Ya da tam tersi anlamsızlık ile yüzleşebilirler. Hayatın nihai olarak anlamsız olduğu hissiyle de başa çıkmaya yardımcı olur.
Kuram, bireylerin özgürlüklerini ve sorumluluklarını kabul etmelerini teşvik eder. Bu sayede kendi hayatlarını şekillendirme yetkisine sahip olduklarını, yani özgür iradelerini fark ederek, yaşamlarına yön verirler. Terapi, bireylerin kendi seçimlerine ve eylemlerine odaklanarak bu kararın sorumluluğunu almalarını sağlarlar.
Varoluşçuluk bireylerin ilişkilerinde daha derin bağlar kurmalarına yardımcı olur. İnsanlar, kendilerini daha otantik bir şekilde ifade etmeye başladıklarında, sağlıklı ve anlamlı ilişkiler kurabilirler. Psikoterapi, bireylerin bağımlı ilişkiler yerine, bağımsız ancak derin bağlar kurmalarına teşvik eder.
Varoluşçu terapi; danışan ve psikolog arasında düzenlenen bir ön görüşme sonrasında ortaya çıkan gereksinimler doğrultusunda planlanır. Varoluşçu psikoterapi yaklaşımında belirli bir psikolog seansından bahsetmek doğru olmaz. Bu durum kişiden kişiye göre ve hangi yüzyüze veya online psikoterapi yöntemi ile yaklaşılması gerektiğine göre değişkenlik gösterir. Her danışanın ihtiyaç duyduğu psikolojik destek farklıdır. Eğer sizde ruh sağlığı terapisi almak, içinizdeki karmaşadan kurtulmak ya da kişisel farkındalığını artırmak isterseniz Mutlu Yaşam’dan destek alabilirsiniz.
Önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/is-gorusmesi-stresi-ile-nasil-basa-cikilir/ linkinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler