Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Modern yaşamın hızlı temposu birçok insanı sürekli güvenli modda yaşamaya iter. Günümüzde milyonlarca insan fark etmeden hayatta kalma modu denilen psikolojik duruma giriyor. Hayatta kalma modu, vücudun ve zihnin sürekli bir tehdit algısı içinde kalması anlamına gelmektedir. Psikolojik literatürde “Hypervigilance” olarak da bilinen bu durum, bireylerin günlük yaşamlarında sürekli tehdit arayışı içinde olmalarına neden olmasıdır. Sinir sistemi tepkileri normalin üzerinde aktif hale gelirken, kaç-savaş-don tepkisi göze çarpan bir hal almaktadır.
İnsanın temel yaşam güdülerini harekete geçiren psikolojik durum, literatürde hayatta kalma modu olarak tanımlanır. Bireyin karşılaştığı gerçek ya da algılanan tehditler karşısında verdiği yaşamsal tepkiler, genellikle hayatta kalma modu etkisiyle şekillenir. Stresin uzun süreli ve yoğun yaşandığı durumlarda ruhsal çöküntü riskini artıran bir faktöre dönüşebilir.
Hayatta kalma mekanizması, beynin amigdala bölgesinin kontrolünde gerçekleşen karmaşık bir süreçtir. Bu evrimsel sistem, insanların binlerce yıldır yaşamsal tehlikeler karşısında hayatta kalmalarını sağlamıştır. Travmatik olaylar sırasında beyin alarm merkezi olan amigdala aşırı aktif hale gelir ve sempatik sinir sistemini tetikleyerek stres hormonlarının salgılanmasına neden olur.
Normal şartlarda bu sistem geçici olarak aktive olup, tehlike geçtikten sonra sakinleşir. Ancak kronik stres altında kalan bireyler, hayatta kalma modu sisteminin sürekli aktif kalması durumu ile karşı karşıya kalır. Kortizol ve adrenalin gibi stres hormonları sürekli salgılanırken, vücut sanki her an bir tehlikeyle karşılaşacakmış gibi hazır bekletilir. Zihinsel tükenmişlik bu sürecin kaçınılmaz sonucu haline gelir. Beyin kaynakları sürekli tehdit taraması yapmaya odaklandığında, diğer bilişsel işlevler sekteye uğrar. Duygusal dalgalanmalar ve konsantrasyon güçlükleri bu durumun doğal belirtileri arasında yer alır.
Sürekli alarm hâli genellikle tekrarlayan stres faktörleri sonucunda yerleşik hale gelir. İş yerindeki sürekli baskı, finansal zorluklar, ilişkisel problemler veya travmatik yaşantılar bu süreci tetikleyebilir. Özellikle çocukluk döneminde yaşanan travmalar, bireylerin erken yaşlardan itibaren hayatta kalma moduna adapte olmalarına neden olabilir.
Vücudun doğal hemostaz dengesi bozulduğunda, sinir sistemi sürekli tetikte kalır. Bu durum, günlük işlevselliğin azalmasına ve bireyin normal yaşam aktivitelerini sürdürmekte güçlük çekmesine yol açar. Kronik kaygı durumu normalleşirken, kişi sürekli bir sonraki tehlikeye hazırlanma modunda yaşamaya başlar. Psikolojik stres belirtileri zaman içinde daha da belirginleşir. Bireyin algısal filtreleri bozulur ve nötr durumlar bile potansiyel tehdit olarak yorumlanmaya başlanır. Bu döngü kendi kendini besler ve hayatta kalma modu giderek daha yerleşik hale gelir.
Hayatta kalma modunun belirtileri fiziksel, psikolojik ve davranışsal olmak üzere üç ana kategori altında incelenir. Bu belirtiler kişiden kişiye değişiklik gösterse de, genel olarak benzer örüntüler sergiler.
Psikolojik belirtiler arasında en yaygın olanı sürekli kaygı hâlidir. Hayatta kalma modu durumundaki bireyler sürekli olarak çevrelerini potansiyel tehditler açısından tarar ve rahatlama anları yaşayamaz. Bu durum zihinsel kapasitenin büyük bir kısmının tehdit algılamasına ayrılması anlamına gelir.
Duygusal dalgalanmalar bu dönemde çok belirginleşir. Bireyler aşırı tepkisel hale gelirken, aynı zamanda duygusal donukluk da yaşayabilir. Küçük uyarılara verilen büyük tepkiler, sosyal ilişkileri olumsuz etkiler. Tükenmişlik sendromu da bu sürecin kaçınılmaz bir parçası haline gelir. Kişiler pozitif duyguları deneyimlemekte güçlük çeker ve sürekli bir “Kötü bir şey olacak” hissi içinde yaşar. Bu durum, yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür ve kişinin gelecek planları yapmasını zorlaştırır.
Fiziksel belirtiler genellikle psikolojik belirtilerle eş zamanlı ortaya çıkar. Sürekli savaş-kaç modunda olan vücut için fiziksel semptomlar baş ağrısı, kas gerginliği, gastrointestinal problemler ve yorgunluğu içerir. Hayatta kalma modu sürecinde stres hormonlarının sürekli salgılanması vücudun çeşitli sistemlerini olumsuz etkiler.
Fiziksel Belirtiler | Etkilenen Sistem |
Kronik yorgunluk | Enerji metabolizması |
Kas gerginliği | Kas-iskelet sistemi |
Uyku bozuklukları | Sinir sistemi |
Sindirim problemleri | Gastrointestinal sistem |
Baş ağrıları | Vasküler sistem |
Uyku kalitesi ciddi şekilde bozulur. Bireyler uykuya dalmakta güçlük çeker, sık sık uyanır ve dinlendirici uyku alamaz. Fiziksel yorgunluk ve halsizlik günlük aktiviteleri olumsuz etkiler. Bağışıklık sistemi zayıflar ve hastalıklara karşı direnç azalır.
Sindirim sistemi problemleri de yaygın görülen fiziksel belirtiler arasındadır. Mide ağrısı, karın şişkinliği, kabızlık veya ishal gibi problemler sürekli alarm hâlinin bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Davranışsal belirtiler, kişinin günlük yaşamındaki değişiklikler olarak kendini gösterir. Sosyal kaçınma en yaygın davranışsal belirtilerden biridir. Bireyler sosyal ortamları tehlikeli olarak algılamaya başlar ve mümkün olduğunca kaçınma eğilimi gösterir.
Görevleri erteleme ve karar vermekte güçlük çekme de sık görülen belirtilerdir. Basit kararlar bile büyük bir zihinsel yük haline gelir. Konsantrasyon güçlükleri nedeniyle iş performansı düşer ve günlük sorumluluklardan kaçınma eğilimi artar.
Aşırı kontrol etme ihtiyacı da bu dönemde belirginleşir. Kişiler çevrelerindeki her şeyi kontrol altına alma çabası gösterir, ancak bu durum daha da fazla strese neden olur. Rutinlerden sapma konusunda aşırı hassasiyet gelişir ve değişiklikler büyük kaygı yaratır.
Hayatta kalma modunun uzun vadeli etkileri hem zihinsel hem de bedensel sağlık açısından ciddi sonuçlar doğurur. Zihinsel sağlık açısından en belirgin sonuç, bilişsel işlevlerde bozulmadır. Hafıza problemleri, dikkat dağınıklığı ve problem çözme becerilerinde azalma görülür. Kişiler basit işleri bile yapmakta güçlük çeker ve akademik ya da profesyonel performansları düşer.
Bedensel sağlık üzerindeki etkiler de ihmal edilemez boyuttadır. Kronik inflamasyon, kalp-damar hastalıkları riski, hormonal dengesizlikler ve immün sistem baskılanması gibi ciddi sağlık problemleri gelişebilir. Travma sonrası stres tepkisi uzun süre devam ettiğinde, vücudun kendini onarma kapasitesi azalır.
İlişkilerde de ciddi problemler yaşanır. Aşırı hassasiyet, güvensizlik ve duygusal mesafe koyma eğilimi, yakın ilişkileri olumsuz etkiler. Sosyal destek sistemleri zayıflar ve bu durum kişiyi daha da izole hale getirir.
Hayatta kalma modundan çıkış, sistematik ve sabırlı bir yaklaşım gerektirir.
Terapötik yaklaşımlar:
Yaşam tarzı değişiklikleri:
Profesyonel destek alma:
İyileşme süreci zaman alabilir ve genellikle kişisel farklılıklar gösterir. Hayatta kalma modu yaşayan bireylerin bu durumun geçici olduğunu kabul etmesi ve aktif adımlar atması önemlidir. Profesyonel yardım almanın utanç verici bir durum olmadığını da unutmamak gerekir.
Önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/toksik-pozitiflik-nedir-nasil-fark-edilir/ linki üzerinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler