Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
“İçimde kötü bir his var.”
“İçimden sebepsiz yere ağlamak geliyor.”
“Sürekli mutsuzum.”…
Hayat, insana bazen yaz bazen kış yüzünü gösteren bir mevsim döngüsü gibidir. Bu döngüler hepimizde farklı zamanlarda ayrı ayrı olaylarda ortaya çıkar. Bu yüzden de herkes zaman zaman günlük hayatın içinde sorunlar yaşayabilir. Bazı zamanlarda kişi, günlük hayatta kendisini isteksiz ve özgüvensiz hissedebilir. Sosyal ilişkilerinde problemler yaşadığı için kendi kabuğuna çekilmek isteyebilir. Böyle zamanlarda mutsuz hissetmek, kaygılanmak, iç sıkıntısı yaşamak, ağlamaklı olmak da gayet olağandır.
İnişli çıkışlı bir merdivende yürür gibi yol aldığımız bu hayatta kişi mutsuz zamanlarını hayatının inişleri olarak değerlendirir.
Özellikle halk arasında “pimpirikli” olarak bilinen titiz yapıdaki insanlar, hayatlarının mutsuz dönemlerinde kendi kendilerine tanı koymaya daha meyilli olurlar. Çevrenizde “psikolojim çok bozuk, kesin depresyondayım, tükenmişlik sendromu yaşıyorum, panik atağım var.” gibi psikolojik hastalıkların tanılarını herhangi bir ruh sağlığı uzmanı ile görüşmeden kendi kendine koyan kişiler varsa veya siz kendinize tanı koyuyor, ruhsal sağlığınızdan endişe ediyorsanız bu yazımızın sizlerin kendinizi etiketlemeye iten düşüncelerinize ışık tutmasını umuyoruz.
Bu yazımızda “Psikolojik hastalıklardan hangisine sahip olabilirim?” sorusunu açıklıyoruz.
Yaşadığınız ve hissettiğiniz olumsuz duygu durum hallerinin psikolojik hastalıklardan biri olarak adlandırılabilmesi için öncelikle belirtilerin ne kadar süredir devam ettiğine ve yoğunluğunun ne düzeyde olduğuna dikkat etmek gerekir. Diğer bir önemli nokta ise, günlük işlevselliğin ne durumda olduğudur. Nasıl ki bir grip hastasının enerjisinde değişim oluyor, okula/işe gitmekte zorluk çekiyor, dikkatinde, verimliliğinde düşüş oluyor, kişi; huzursuzluk, iştah eksikliği, uyku hali gibi belirtiler gösteriyor ve günlük işlevsellikte bozulma yaşıyorsa, psikolojik hastalıklardan birine sahip olan kişinin de günlük işlevselliğinde benzer şekillerde bozulmaların meydana gelmesi gerekir.
Örneğin, kişiye depresyon teşhisi konulabilmesi için, depresyon belirtilerinden en az 5 tanesinin yine en az 15 gün boyunca süregelmesi gerekir ve depresyondaki kişinin günlük işlevselliğinde (konsantrasyon kaybı, uyku problemleri, iştah problemleri, enerji kaybı vb.) belirgin bozulmaların olduğu da görülmelidir.
Diğer psikolojik hastalıklarda da gerek şüphecilik, terk edilme kaygısı, öfke, saldırganlık gibi tepkisel durumlarla gerek duygulanımdaki dalgalanmalar vb. sebeplerle sosyal ilişkilerin etkilendiği de sıklıkla görülür.
Normal sayılabilen duygu durum dalgalanmaları ile psikolojik hastalıkların her ikisi de genelde başımıza gelen olumsuz olaylarla baş etmekte zorlandığımız zaman ortaya çıkar. Ruhsal olarak sağlıklı bir insan, kötü olaylar karşısında üzülür, öfkelenir, kaygılanır ancak bir müddet sonra sahip olduğu adapte olma yetisi sayesinde günlük işlevselliklerinde ve sosyal ilişkilerinde bozulmalar yaşamadan hayatlarına devam edebilir.
Kısacası, yaşanılan durumun sadece yaşanan ayrılık, ölüm, iflas, doğal afet gibi talihsiz olaylara verilen normal bir tepki mi, günlük bir moral bozukluğu mu, kısa süreli keyifsizlik hali mi yoksa bir psikolojik hastalıklardan biri olup olmadığını anlamak için temelde 4 kritere göre değerlendirme yapılması gerektiğinde bahsedebiliriz.
Eğer kişinin psikolojik yakınmaları bu kriterleri tam olarak sağlamıyor ancak kişi kaygı, karamsarlık, yetersizlik, mutsuzluk gibi duyguları hissediyor ve bazen etkisinden çıkmakta güçlük çekiyorsa, o zaman psikolojik hastalıklardan birine sahip olmasındansa olayları kendi zihninde yorumlarken düşünce hataları yapıyor olabileceğini de göz önünde bulundurmalıyız.
Yukarıda bahsedildiği gibi, bazen yaşanan talihsiz olaylara karşı normal olumsuz tepkiler verilir, bazen ise ortada algılandığı kadar olumsuz bir durum olmasa da kişi abartılı olumsuz tepkiler verebilir. Bunun nedeni, yaşanan olaydan çok olaya getirilen yorumların duygular üzerinde belirleyici olmasıdır. İnsanların duygu ve davranışlarını, olaylar karşısındaki düşünceleri şekillendirir. Ancak bu düşünceler her zaman gerçeği yansıtmayabilir. Kişi kendini veya içinde bulunduğu durumu, olduğundan daha negatif algılayabilir. Gerçekleri olduğundan daha farklı algılamak düşünce hatası veya bilişsel çarpıtma olarak adlandırılır.
Çocukluk çağından itibaren anne-babanın, çevrenin tutumuyla, erken yaşam olaylarıyla şekillenen bilişsel çarpıtmalar, çarpıtmayı yapan kişi tarafından gerçekmiş gibi algılanır ve kişi bilişsel çarpıtma yaptığının farkında olmaz.
Bilişsel çarpıtmalar, başlı başına ruhsal sağlığın bozulduğunu göstermemekle birlikte fark edilip, değiştirilmediği sürece; anksiyete bozuklukları, depresyon, obsesif–kompulsif bozukluk gibi birçok psikolojik hastalıkların ortaya çıkmasında önemli rol oynar.
Kişi net ifadelerle adeta karşı tarafın zihnini okur. Karşı taraftan böyle bir geribildirim gelmeksizin, kişinin “Kesin bana inanmıyor, beni beğenmediğine eminim, biliyorum, benim beceriksiz olduğumu düşünüyor.” vb. ifadeler kullanması zihin okuma bilişsel çarpıtmasına örnek olarak gösterilebilir.
Kişinin yaşadığı bir durumdan yola çıkarak kendisine veya hayatına dair genelleme yapma halidir. Bir sınavdan başarısız olduğunda; “Ben beceriksizin tekiyim.” olumsuz bir olay yaşandığında; “Berbat bir hayatım var.” bir ilişki bittiğinde; “Kimse beni sevmiyor.” şeklinde düşünmek aşırı genelleme düşünce çarpıtmasına örnek olarak gösterilebilir.
Kişinin, yaşadığı olay karşısında başka ihtimalleri düşünmeksizin en felaket senaryoyu aklına getirmesi olarak tanımlanabilir. Aradığı kişiye ulaşamayan birinin, telefonun çekmemesi, şarjının bitmesi, sessiz modda olması vb. ihtimalleri düşünmeden, direkt “Kesin başına çok kötü bir şey geldi! Kaza mı yaptı, kaçırıldı mı?” vb. felaket senaryolarını düşünmesi felaketleştirme düşünce çarpıtmasına örnek olarak gösterilebilir.
Kişinin dünyayı ya siyah ya da beyaz algılama durumudur. Grilere yer yoktur. Yorumlar iki uçtadır. Sınavdan 100 alamadığında kendisini başarısız olarak nitelendiren, “Ben bir işi ya tam yaparım ya da hiç yapmam.” gibi söylemlerde bulunan kişiler, ya hep ya hiç düşünce tarzını benimsemiş kişilerdir.
Kişi, kendisiyle ilgili olmayan bir olayla kendisi arasında gerçekçi olmayan, olumsuz bir ilişki bulur ve kendini kötü hisseder. Çocuğu bir derste başarısız olan veya okulda bulaşıcı bir hastalığa yakalanan annenin; “Ben yeterince iyi bir anne değilim, eğer yeterince iyi bir anne olsaydım, çocuğum iyi not alırdı/hasta olmazdı.” gibi düşüncelere sahip olması kişiselleştirme bilişsel çarpıtmasına örnektir.
Kişiselleştirmenin tam tersi anlamda bir düşünce hatasıdır. Kişi, hayatındaki tüm olumsuzluklardan kendisi haricindeki insanları sorumlu tutar. “Öğretmen sınavı zor yapmasaydı iyi not alırdım. Ailem böyle olmasaydı, hayatta daha iyi yerlere gelirdim.” vb. söylemler suçlama bilişsel çarpıtmasına örnek gösterilebilir. İhtiyacı olan çocuklara çocuk psikoloğu ile online terapi hizmeti sunuyoruz.
Pozitif olayları veya geribildirimleri değersizleştirme, negatif olanlara odaklanma halidir. “Sınavdan iyi not aldım ama bu sınav kolaydı. Yemeği beğendiler ama bu yemeği yapmak zaten basitti.” gibi yorumlar olumluyu yok sayma düşünce çarpıtmasına örnek gösterilebilir.
Kişinin kendisine bazı katı kurallar koyduğu, gereklilik, zorunluluk belirten, beklentili ifadelerdir. “Her zaman en başarılı olmalıyım. Asla hata yapmamalıyım.” gibi ifadeler, -meli / -malı bilişsel düşünce çarpıtmasına örnektir.
Kişinin, bir olay karşısında kendisini, başkalarını veya bir ortamı etiketlemesi durumudur. Bir konuşmacı olarak sunum yaparken heyecandan dolayı kekeleyen birinin; “Ne kadar aptalım!’’ demesi kendini etiketlemeye, bir anneyi çocuğuna kızarken gören başka birinin o anneyi “Ne kötü bir anne!” şeklinde eleştirmesi, başkalarını etiketlemeye örnektir.
Henüz gerçekleşmemiş bir durum hakkında kesin ifadelerde bulunulan düşünce çarpıtması türüdür. “Onunla konuşsam da bir şey değişmeyecek. Kesin sınavım kötü geçecek. Kesin bu yıl üniversiteye yerleşemeyeceğim.” gibi cümleler, falcılık bilişsel çarpıtmasına örnektir.
Bilişsel çarpıtmalardan kurtulmak için önce, zihninizden geçenlerin sadece birer otomatik düşünce olduğunu, gerçek olmadığını fark etmeniz gerekir. Durum-düşünce-duygu-davranış döngüsünü iyi anlamak, düşüncelerinizin duygularınızı nasıl etkilediğini ve duyguların ardından davranışların nasıl ortaya çıktığını kavramak önemli bir adımdır.
Gerçekçi düşünmeyi alışkanlık haline getirmek kolay değildir. Sürekli aynı pencereden dışarıyı gördüğünüzü ve tek bakabileceğiniz pencerenin şimdiye kadar kendi pencereniz olduğunu düşünüyor gibi olayları da şimdiye kadar sadece kendi bakış açınızdan görmüş olabilirsiniz. Şimdi ise başka pencerelerin de olduğunu ve artık farklı bakış açılarını da görerek olayları yorumlamaya çalışmayı öğrendiğinizi düşününüz. Bunu yapmak için kendinize zaman tanımanız, olayların sizin düşündüğünüz kadar kötü olmadığını kendinize göstermek için korktuğunuz, kaygılandığınız durumlarla yüzleşmeniz, yoğun olumsuz duygular hissettiğinizde o an aklınızdan neler geçtiğini, düşüncelerinizin ne kadar gerçekçi olduğunu, böyle düşünmek için yeterli kanıtınızın olup olmadığını sorgulamanız ve bu yolculukta tek başınıza zorlanıyorsanız, ruh sağlığı uzmanından profesyonel online terapi yardım almanız düşünce çarpıtmalarından kurtulmanıza yardımcı olacaktır.
Bu yazımızda psikolojik hastalıklar ve bilişsel çarpıtmalardan bahsettik.
Düşünce Çarpıtması Testi’ne aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://mutluyasam.com.tr/kendini-test-et/dusunce-carpitmalari/
Bu yazımızda sizlere Psikolojik Hastalıklardan Hangisine Sahip Olabilirim sorusuna cevap verdik. Bir önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/cocuklarda-baglanma-problemi/ linkinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler