Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Boşanma süreci, çiftlerin anlaşmalı veya çekişmeli süreçleriyle sonuçlanan bir karar olsa da her iki boşanma tipi de çoğu zaman bir kriz durumu içerir. Çünkü boşanma süreci bazen tek tarafın isteği ve diğer tarafın boşanmayı kabul etmek zorunda kalmasıyla gerçekleşirken bazen de iki tarafın ortak kararıyla gerçekleşir. Her birey boşanma sürecinden farklı şekilde etkilenir ve sonucunda psikolojik desteğe ihtiyaç duyabilir. Bu yüzden her bireyin boşanma psikolojisi farklıdır.
Boşanma psikolojisini daha iyi anlamak için bu yazımızda sizlere bahsedeceğimiz konu başlıkları; “evlilik ve boşanma kavramlarının bilinen tanımlardan öte ne anlama geldiği, boşanma sürecinin psikolojisi, boşanma öncesinde psikolojik destek almanın önemi ve boşanma süreci nasıl atlatılır” olarak belirlenmiştir. Böylece yazımızı geniş kapsamlı tutarak siz değerli okuyucularımızın boşanma psikolojisiyle ilgili bütüncül bakış açısına sahip olması amaçlanmıştır. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.
Boşanma psikolojisini anlayabilmek için ilk olarak evliliğin nikah kıymaktan öte tanımıyla ne anlama geldiğini anlamak gerekir. Çünkü boşanma kısaca evliliğin bitirilmesi anlamına geldiği için evlilikte bitirilen değerlerin neler olduğuna da hakim olmak önemlidir. Ancak bu sayede boşanmayı düşünen bir çiftin boşanma psikolojisini ve sürecin yarattığı etkileri doğru şekilde ön görebilmesi mümkün olur.
Evlilik; iki kişinin yasal olarak bir araya gelerek duygusal, sosyal ve ekonomik bağlarla birbirine bağlandığı sosyal bir kurumdur. Evlilik, genellikle bir erkek ile bir kadının veya bazı toplumlarda iki insanın bir araya gelmesiyle oluşur. Evliliği birçok anlamda tanımlamak mümkündür. Bir diğer tanımıyla evlilik; insanların sevgi, sadakat, ortak amaçlar ve sorumluluklarla birbirlerine bağlanması anlamına gelir. Çoğu toplumda evlilik, aile kurma, çocuk sahibi olma ve nesiller boyu sürecek bir birlik oluşturma amacını taşır. Evlilik, iki kişinin birbirlerine olan bağlılığını yasal bir şekilde belgeleyerek çiftlerin toplum içinde tanınan ve kabul gören sosyal statü kazanmalarını sağlar. Evlenme süreci, pek çok kültürde kurumsal ve toplumsal açıdan önemli bir değere sahiptir. Bu nedenle farklı toplumlarda çeşitli gelenekler ve ritüellerle kutlanabilir.
Birçok kültürde evlilik sürecine resmi anlam kazandıran tek bir soru vardır:
“Sayın ….. hiçbir baskı ve etki altında kalmadan …….. isimli kişiyi eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?” Bu soruya karşılık tüm şahitlerin huzurunda söylenen o “Evet” cevabından sonra imza atan çift, o nikah anında kendilerine sorulan her şeyi kabul ettiklerini resmileştirmiş olur.
Peki nikah sürecinde çiftlere sorulan bu soruda çiftler birbirlerini sadece eş olarak kabul etmeye mi “Evet” derler? Kesinlikle hayır. Birçok çift o nikah anındaki heyecandan, mutluluktan ya da şaşkınlıktan dolayı çok fazla hatırlamaz. Ancak evlenirken nikah memurunun mutlaka söylediği, “Hastalıkta, sağlıkta, iyi günde kötü günde…….” diye uzayıp giden bir cümlesi vardır. Aslında tüm çiftler bu beyanın sonunda birbirlerini karı-koca olarak kabul ettiklerine evet demektedirler. Dikkat edilirse bu beyanda tek taraflı mutluluktan söz edilmez.
Aksine iyi günde, kötü günde…. diye başlayan cümlede iyiye ve kötüye yüklenen anlamın ucu çok açık bırakılmıştır. İşte bu ucu açık bırakılmış durumlara hiç düşünmeden evet denildiğinde evlilikten sadece mutlu günler bekleniyor olarak anlaşılmaktadır. Ancak evlilik ihtimaller dahilinde çiftlerin duygusal yatırımlarını ne yöne yapacaklarına göre temelini oluşturdukları bir kurumdur.
İyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta derken çiftlerin evlendikten sonra birbirlerini üzdükleri gün onlar için kötü bir gün olabilirken, birbirlerini mutlu ettikleri gün de onlar için iyi gün sayılabilmektedir. Bu yüzden çiftler birbirlerini eş olarak kabul ederken “Senin beni mutlu edebilme ihtimaline karşı mutsuz edebilme ihtimalini de kabul ediyorum” anlamında birbirlerine o “Evet” cevabını söylerler.
Elbette ki her çiftin birbirini mutlu edebilme nedenlerinin farklı olması gibi mutsuz edebilme ihtimallerinin arka planında yer alan gerekçeler de farklı olabilir. Örneğin herhangi bir çift iletişim probleminden mutsuz olurken başka bir çift ise maddi problemlerden dolayı mutsuz olabilir. Ancak bu ihtimaller üzerine söylenmiş ve altına imza atılmış bir “Evet” cevabından sonra artık evlilikte mücadele etme vakti gelmiştir.
Mücadele kelimesi birçok insana zorlanma, uğraşma gibi güç işleri çağrıştırsa da aslında evlilikte mücadele kavramını duygusal yatırımlarla eş anlamda bir kelime gibi düşünebiliriz. Çünkü evlilik, hayatın getirilerine veya çiftlerin kültür, gelenek, geniş aile ya da kişilik özelliklerine göre birbirlerine karşı duygusal yatırım yaptıkları bir dönemi de içerir.
Çiftlerin birbirleriyle çatışma yaşama ihtimaline karşı birbirleriyle sağlıklı iletişim ve saygılı bir ilişki kurma üzerine duygusal, ilişkisel yatırım yapmaları beklenir. Böylece çatışmalarda uzlaşmaya varıldığı, sevgi ve saygının sürdürülebildiği bir evlilik süreci gerçekleşir. Aksi takdirde ise kırgınlıkların arttığı, çiftlerin kendilerini değersiz hissettikleri bir süreç kaçınılmaz olmaktadır.
Her ilişki ve evlilik hem kendine özgü hem de özel olmasına rağmen her boşanmanın ortak bir noktası bulunur. Bu da evlilikten ilişkisel, iletişimsel ve duygusal yatırımların çiftler tarafından farkında olunmadan olumsuz tarafa yatırım yapılmasıyla ilgilidir. Ancak bu olumsuz yatırımlar bir süre sonra geri dönülmesi zor bir süreç olan boşanma psikolojisine doğru çiftleri itmeye başlar. Bu itmenin sonucunda ise çiftler anlaşma, uzlaşma yolundan ayrılarak haklı çıkma haksız çıkma gibi kutuplaştırılmış bir algıyla mahkeme sürecindeki prosedürleri yerine getirmeye başlar.
Boşanma psikolojisini anlamak için bilmemiz gereken bir diğer kavram da boşanmanın sadece yasal anlamda değil ilişkisel anlamda da ne ifade ettiğiyle ilgilidir. Çünkü boşanma psikolojisi, boşanma kavramıyla doğrudan ilişkili olan duygusal, düşüncesel ve davranışsal değişimlerin oluştuğu radikal bir süreçtir.
Boşanma en klasik tanımıyla, evli bir çiftin yasal olarak evlilik birliğini sona erdirmesi işlemidir. Aynı zamanda evlilik birliğinin resmi olarak feshedilmesi anlamına da gelir. Boşanma genellikle çiftlerin evliliklerindeki sorunları ve anlaşmazlıkları çözemediği durumlar için bir seçenek olarak düşünülür. Bu süreçte, çiftler resmi olarak ayrılma kararı alır ve yasal bir süreci başlatır. Boşanma kararı, evlilik içindeki çeşitli olumsuz nedenlere bağlı olarak alınabilir; bu nedenler arasında genellikle uyumsuzluk, iletişim sorunları, aldatma, maddi sıkıntılar, şiddet veya başka duygusal nedenler bulunmaktadır.
Boşanma, çiftlerin yaşamlarında önemli bir dönüm noktasıdır. Bu süreç çiftlerin yaşadıkları ev ortamından kullandıkları soy isme kadar radikal değişikliklere neden olduğundan dolayı herkes için farklı duygusal tepkilere dönüşebilir. Böylece boşanma psikolojisinin yaşanmasına neden olur. Bu nedenle boşanmayı düşünen tüm çiftlere boşanma öncesinde psikolojik destek almaları tavsiye edilir. Boşanma süreci sırasında çiftlerin terapi süreçlerinde yaşadıkları içsel farkındalıklarına göre boşanmayla ilgili son kararlarını vermeleri daha sağlıklı olabilir.
Çiftleri boşanma kararı almaya iten olumsuz duygular vardır. Bu duyguların başında ise öfke gelir. Boşanma öncesinde çiftler arasında yaşanmış gerginlikler, anlaşmazlıklar ve hayal kırıklıklarının artması sonucunda hem umutsuzluk hem de tükenmişlik durumu ortaya çıkabilir. Bu sebeple duygusal ve zihinsel açıdan başlayan kronik yorgunluk gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Ancak zihin tüm bunların yaşanmasına neden olan bir suçlu bulmaya başladığında, süreç mantıkla değil duyguyla işlenmeye başlamaktadır. Böylece öfke mantığın önüne geçerek karşı tarafı cezalandıran, kendisinin yaşadığı üzücü duyguların aynılarını karşı tarafa yaşattırmaya çalışan bir tepkiyle kişinin kararlarını yönetir. Bu durumun sonunda ise öfkeyle boşanma kararı alan birçok çiftle karşılaşırız. Ancak öfke altta gizli kalmış olan evliliğe devam etme arzusunu, karşı tarafa ne kadar kırıldığını ifade etme isteğini baskılayan güçlü bir duygudur. Bu nedenle kişilerde öfkeyle boşanıp daha sonrasında “Acaba boşanmasaydık daha iyi olur muydu? Şöyle yapsaydık evliliğimize devam edebilir miydik?” gibi keşkeleri içeren pişmanlıklar da çok fazla olur. İşte boşanma sürecine bağlı olarak ortaya çıkan duygusal, düşünsel ve davranışsal açıdan ikilemde kalınan bu duruma boşanma psikolojisi denir.
Boşanma psikolojisinin getirdiği ikilemli duyguların yaşattığı kafa karışıklığı, kişilerin günlük yaşamda yaşadıkları basit kararsızlıklardan farklı bir durumdur. Bu nedenle olumsuz düşüncelerin ve ikilemlerin boşanma kararına dönüşmesinde çiftlerin birbirlerine karşı olan beklentilerinin doğru anlaşılamamasının önemi büyüktür.
Çiftler öfke, mutsuzluk, kaygı gibi yoğun duygular yüzünden boşanma kararını ne kadar sağlıklı bir psikoloji içerisinde aldıklarını tek başlarına anlamayabilirler. Boşanma kararının sağlıklı bir karar olduğunun anlaşılabilmesi için çiftlerin birbirlerine karşı hem pozitif hem de negatif duygularının nötr düzeyde olması gerekir. Ancak duyguların nötr olup olmadığı çiftlerin kendi başlarına anlamalarında zorlandıkları bir durumdur. Bu nedenle boşanma süreci anlaşmalı da olsa çekişmeli de olsa çiftlerin mutlaka boşanma öncesinde psikolojik destek almaları gereken bir dönüm noktasıdır. Bu noktada Mutlu Yaşam’ın uzman kadrosundan yararlanabilir, boşanma psikolojisini sağlıklı bir şekilde atlatabilirsiniz.
Boşanma psikolojisi en genel tanımıyla boşanma sürecini yaşayan kişilerin duygusal, zihinsel ve davranışsal tepkilerinin ve bunların etkilerinin görüldüğü bir duygu durum sürecidir. Boşanma, çiftlerin ve diğer aile üyelerinin hayatlarında önemli değişikliklere neden olur. Çünkü boşanma süreci birçok yeniliği beraberinde getirdiği gibi eski ve köklü alışkanlıklarında bir anda bitmesine neden olur. Boşanma sürecinin getirdiği bu yeniliklere örnek verilecek olursa; bir evde yaşayan aile üye sayısının değişmesinden soy adı değişikliğine, çift olarak aile görüşmelerinden yalnızlık hissine kadar her şey değişiklik içerisine girmiş olur. Bu değişiklikler de çeşitli duygusal zorlukları beraberinde getirir.
Boşanma psikolojisini sağlıklı yönetebilmek için bu süreçte çiftlerin ne tür tepkiler verebileceğini önceden bilmek çok önemlidir. Çünkü boşanma sonrası erkek psikolojisi ve boşanma sürecinde kadın psikolojisi farklı şekillerde etkilenebilir. Bu nedenle boşanma sürecinde karşılaşılan özel durumların bazılarını aşağıda sıralamış bulunmaktayız:
Boşanma, bir sürecin bitişi ve çift olmaktan tek olmaya geçilen bir dönemin başlangıcı olduğu için öncelikle kaygı duygusunu yoğun şekilde tetikleyebilmektedir. Bu duyguların yanı sıra boşanma psikolojisi; çoğu kişide şok, üzüntü, öfke, korku, suçluluk, depresyon ve kayıp gibi duygusal tepkilere neden olabilmektedir. Bu tepkiler boşanma psikolojisinin bir parçasıdır. Dolayısıyla boşanma süreci boyunca sürebilir veya boşandıktan sonra da ortaya çıkabilmektedir. Örneğin uzun süredir evli olarak aynı evin içinde yaşamış bir çift, boşanma süreci gerçekleştikten sonra tek olarak devam edecekleri yeni hayatlarına dair korkular yaşayabilmektedir. Bir başka birey ise evlilik süreci başarısızlıkla sonuçlandığı için kendini suçlayabilir. Tüm bu yıkıcı duygu ve düşüncelerin hepsinin tetikleyicisi de boşanma psikolojisinin getirilerinden kaynaklıdır.
Boşanma psikolojisi, yoğun bir stres ve kaygı kaynağı olabilir. Boşanma sürecindeki belirsizlikler, geleceğe dair endişeler ve yaşamın yeniden düzenlenmesi gibi faktörler hem stres hem de anksiyete seviyelerini artırabilir. Bireylerde bir daha hiçbir ilişkisinin yolunda gitmeyeceğine dair kaygılar oluşabilir. Boşanma psikolojisi kişide geleceğe dair negatif bilişlerin oluşmasına neden olabilen bir süreçtir.
Boşanma, çocuklar üzerinde de önemli etkilere sahiptir. Çocuklar, ebeveynlerinin boşanmasıyla birlikte duygusal karmaşa, kafa karışıklığı ve öfke gibi tepkiler gösterebilirler. Dolayısıyla çocuklar da boşanma psikolojisinden etkilenebilirler. Örneğin çoğu ebeveyn evlilikleri yolunda gitmese bile çocukları zarar görmemesi için evliliklerini bir arada tutmak için çaba gösterirler. Ancak böyle düşünen çiftlerin gözden kaçırdıkları bir durum vardır ki o da evliliğin karı-koca rolleri arasında sürmesi ve karı-koca rolleri arasında bitmesidir. Çocuklar, anne babalarından “Ben senin için evliliğime devam ettim ya da ben senin için boşandım” gibi cümleler duyabilirler. Bu sebeple çocuklara, evliliği devam ettirme gerekçesi görevinin yüklenemeyeceği gibi evliliğin sonlanmasının nedeni olarak da gösterilmemesi gerekir.
Çocuğun eğitimin aksamaması, maddi kısıtlanmaların oluşmaması ve çocuğun duygusal durumunun boşanmaya hazır olmaması gibi nedenlerden dolayı bir süre daha devam edilmeye çalışılan evlilikler de vardır. Bu durumlarda çiftlerin çocuklarına evliliğin devam edeceğine yönelik umutlandırıcı yaklaşmamaları gerekir. İlgili süreçte ebeveynlerin dikkat etmeleri gereken bir başka hassas konu daha vardır. O da boşanma sürecinin çocuklara sağlıklı şekilde anlatılma biçimiyle ilgilidir. Çocukların yaş dönemine göre anlayabilecekleri bir dilde ifade edilmelidir. Ayrıca mümkünse güvenli bir ortamda, anne ile babanın ağız birliği içerisinde hem kendi hem de çocuğun duygularını yok saymadan boşanma konusunu konuşması gerekir. Çocukların boşanma psikolojisinin negatif etkilerinden korunması önemlidir.
Birçok ebeveyn çocuklarına boşanma kararlarını bildirirken şu gibi kalıplaşmış cümleler kurabilmektedir: “Biz annenle/babanla anlaşamadığımız için ayrı evlerde yaşama kararı aldık. Ama annen ve baban olarak seni çok seviyoruz.” Bu açıklama türü ne kadar objektif ve sağlıklı olsa da birçok çocuğu tatmin edememektedir. Çünkü ebeveynlerin annen ya da baban diye kastettiği rol çocuğun anne babası değil, eş rolüdür. Ancak çocukların ebeveynlerini boşanmaya sürükleyecek eş rolündeki olumsuzlukları anlamakta yeterli ilişki deneyimleri yoktur. Bu yüzden çocuklar boşanma sebebini anlamak için “annem babama bağırıyor ya da babam anneme hep kızıyor” gibi somut bir neden bulmaya çalışırlar. Ancak çocuklar bu tür somut nedenler bulmaya çalışırlarken farkında olmadan ebeveynlerini yargılamaya başlarlar. Ebeveynlerin yargılandıkları roller ise anne babalık rolleri olur. Ancak bir çocuğun yargılarına göre annesi iyi ve güzel bir kadın, babası iyi ve güçlü bir adam ise anlaşamadıkları için boşandıklarını söylediklerinde onlara herhangi bir anlam veremez. Çünkü çocuğa göre anne de baba da anlaşılabilecek kişilerdir. Bu anlam karmaşası nedeniyle çocuk kendisini taraf tutmak zorunda hissedebilir.
Yetişkinlerin yönetmede zorlandıkları boşanma psikolojisini anlayamayan çocuklarda kafa karışıklığı oluşur. Boşanma sürecinde çocukların yaşadığı kafa karışıklıklarının hepsi ileride kişilik yapılarını ve ilişki kurma biçimlerini etkilediği için boşanma kararı alan ebeveynlerin çocuklarıyla beraber psikolojik destek almaları önemle tavsiye edilir.
Boşanma süreci, birçok kişinin kendilerini ve yaşamlarını tekrar değerlendirmeleri, aldıkları kararları sorgulamaların yanı sıra bireysel yaşamlarını yeniden inşa etmeleri için yeni bir sürecin başlangıcıdır. Bu süreçte kişiler sonlandırdıkları evliliği bir yaşam tecrübesi görürler. Dolayısıyla çıkardıkları derslerle öz eleştiri yapabilir ve yaşadıklarının kendisinde olgunlaştırıcı etkisini hissedebilir. Böylece birey kendi güçlü yanlarını keşfedebilir ve yeni hedefler belirleyebilir. Bazen uzun süreli sağlıksız bir evlilik sürecini sonlandıran bireyler onca yıl zamanlarını boşa harcadıkları düşüncesine kapılabilirler. Bu sağlıksız düşünce ise bireyin hem özgüvenine hem de insanlarla olan yakın ilişki bağlarına zarar verebilmektedir. Yeniden sağlıklı bir ilişki içerisinde bulunabilmek için bir uzman yardımıyla bu yanlış bilişin değiştirilmesi gerekir. Bu değişim de boşanma psikolojisinin negatif etkisinden kurtulmak için Mutlu Yaşam’ın güvenilir uzmanlarından psikolojik destek alabilirsiniz.
Boşanma psikolojisinin duygusal, düşüncesel ve davranışsal getirileriyle baş edebilmek için kişinin yaşamında sosyal destek ihtiyacı baskın şekilde kendini hissettirebilir. Boşanma sürecinde bireylerin yaşamında radikal değişiklikler olduğu için aile desteği hissetmek, arkadaşlarla duyguları paylaşabilmek veya profesyonel destek almak kişilerin kendilerini zorlayan boşanma psikolojisiyle daha iyi başa çıkmalarına yardımcı olabilmektedir. Bu nedenle aile ve arkadaş ilişkileri kuvvetli olan bireyler boşanma psikolojisiyle daha kolay baş edebilmektedirler.
Birçok birey boşanma süreci içerisinde yakın aile çevresini, çocuklarını veya arkadaşlarını üzmemek için kendilerini güçlü bir duruş sergilemek zorunda hissedebilirler. Bu durumda kişiler güçlü bir duruş sergileyebilmek için boşanma psikolojisinin negatif etkileri yokmuş gibi davranma yolunu seçerler. Ancak bu güçlü duruş, zamanında yaşanması gereken duyguların baskılanmasına neden olur. Böylece bastırılmış duygular elmanın içine girmiş bir kurt gibi kişiyi zamanla içeriden kemiren bir durum haline dönüşebilir. Zamanla bu güçlü duruş, yerini panik bozukluk, depresif duygu durum, anksiyete bozukluğu, uyku ve yeme bozukluğu gibi belirtilere bırakabilmektedir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında bireylerin boşanma sürecini daha sağlıklı bir şekilde yönetmelerine ve olumlu duygusal uyum sağlamalarına yardımcı olmak amacıyla psikolojik destek almaları gerekir. Profesyonel yardım almak, kişileri boşanma psikolojisinin olumsuz etkilerinden kurtararak kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olabilir.
Boşanma süreci, boşanma psikolojisinin duygusal anlamda zorlayıcı etkileri yüzünden çiftler ve aile üyeleri için oldukça zorlayıcı bir dönem olabilir. Bu zorlanmalar nedeniyle psikolojik destek almak bu süreci daha sağlıklı bir şekilde yönetmeye yardımcı olmaktadır. Boşanma sürecinde alınacak psikolojik desteğin türünde çiftlerin tercih ettiği terapi ekolü ve uygulanan terapi tekniklerinin sürece olan etkisi çok önemlidir. Bu yüzden boşanma süreci içerisinde hangi ekole ait psikoterapi desteği alacağı uzman ve çiftlerin ortak kararına bırakılmıştır.
Boşanma sürecinde psikolojik destek şu şekillerde olabilir:
Boşanma sürecindeki bireyler boşanma psikolojisinin negatif etkilerinden kurtulmak için bir psikoterapist veya danışmandan bireysel terapi alma ihtiyacı duyabilirler. Psikoterapi, kişilerin boşanma sürecinde boşanma psikolojisi etkisiyle yaşadıkları duygusal zorluklarını ele almalarına ve bu süreçteki değişiklikleri daha sağlıklı bir şekilde yönetmelerine yardımcı olmaktadır. Bazı bireyler boşanma sürecini sağlıklı bir şekilde atlatmak için terapi alırken, bazı bireyler de boşanma sonrası duruma kendini hazırlamak için terapi alabilirler. Boşanma sürecinin sağlıklı olarak nasıl yönetilmesi gerektiğine dair bireysel terapi almanın rahatlatıcı etkileri bireylerin bu süreçteki duygu, düşünce ve davranışlarına da aynı olumlulukta yansımaktadır.
Boşanma sürecinde olan çiftler, çift terapisi ile birlikte çalışarak ilişkilerini değerlendirebilir ve iletişim becerilerini geliştirebilirler. Çift terapisi, çiftlerin yaşadığı sorunlara olası çözümleri bulmalarında ve boşanma kararıyla ilgili duygusal konuları ele almalarında çiftlere yardımcı olabilir. Çiftlerin, boşanma sürecinde yaptıkları en büyük yanlış genellikle olayların en son aşamasına gelindiğinde çift terapisine başvurmalarıdır. Sorunlar büyümeden başlanan çift terapisi, sorunlar büyük bir hal aldıktan sonra başlanana göre daha etkilidir.
Boşanma sürecini yaşayan diğer insanlarla grup terapisi çalışmalarına katılmak, kişilerin empati ve anlayışla desteklendiği bir ortamda bulunmalarını sağlar. Grup terapisinin öncelikli amaçlarından biri, benzer duygusal zorluklar yaşayan kişilerin birbirlerine destek sağlayabilmeleridir. Boşanma gibi radikal kararlar birçok kişi için kendi başına gelmiş en kötü durum algısını uyandırabilir. Ancak birey, grup terapisi çalışmaları ile boşanma psikolojisini yaşayan tek kişinin kendisi olmadığını görebilir. Böylece grup terapisi boşanma sürecinde veya boşanma sonrası süreçte olan kişinin yaşamında büyük bir sosyal destek algısını da oluşturur.
Boşanma sürecinde psikolojik destek almak, duygusal iyileşmeyi, daha kısa sürede daha kolay hale getirerek kişilerin boşanma sonrasında yeni başlangıçlar yapmalarına yardımcı olabilir ve gelecekteki ilişkilerde daha sağlıklı bir şekilde hareket etmelerine katkıda bulunabilirler.
Boşanma sonrası psikolojisi, çiftlerin ve aile üyelerinin boşanma sürecini takip eden dönemde yaşadıkları duygusal, zihinsel ve davranışsal sonuçları içerir. Boşanma sonrası dönem; çiftlerin ayrı yaşamaya başladığı, boşanma psikolojisinin etkilerinden kurtulmaya çalıştıkları, evlilik birliğinin tamamen sonlandığı ve yeni bir başlangıcın yapılmaya çalışıldığı bir dönemdir. Bu süreçte bazı kişilerin duygusal iniş çıkışları daha belirgin olabilirken, bazı bireyler boşanma psikolojisinin etkisinden kurtulup boşanma sonrasındaki bireysel yaşamlarına daha hızlı bir şekilde uyum sağlayabilmektedir. Boşanma sonrasında erkek psikolojisi ve boşanma sonrasında kadın psikolojisi birbirinden farklı olabilir. Bu getiriler aşağıda belirttiğimiz durumlar olarak görülebilir:
Boşanma sonrası yas süreci boşanma psikolojisinin negatif etkilerinden biridir. Boşanma sonrasında kişiler, kayıp hissi yaşayabilir ve bir tür yas süreci geçirebilirler. Eski ilişkiyi ve yaşam tarzını geride bırakma süreciyle birlikte acı, üzüntü ve özlem hisleri yaşanabilir. Boşanmış kişi için uzun süredir hayatını birlikte sürdürdüğü birey artık yanında değildir. Bu durum kişide o kişiyi kaybetmiş algısını oluşturabilir.
Boşanma psikolojisinin neden olduğu bir diğer olumsuz durum ise özdeğer kaybıdır. Boşanma, bazı kişilerde özdeğer ve özsaygı düzeylerini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu süreçte kişinin kendi iç dünyasında kendini değersiz veya başarısız hissetme, özgüven eksikliği gibi duygular yaşanabilir.
Boşanma sonrasında öze yönelik değerlerin zedelenmesinde en büyük tetikleyicilerden biri de toplumda çoğu insan için boşanmanın evliliğinde başarısız olduğu anlamına gelmesinden kaynaklanır. Birey bu yüzden boşandığı için kendini suçlayarak boşanmaya neden olan olaylardan sadece kendini sorumlu tutabilir. Ayrıca başarısızlığın sebebini kendisi olarak görerek yetersiz hissedebilir.
Boşanma psikolojisinin tetiklediği durumlardan bir diğeri ise boşanma sonrasında bazı kişilerde öfke ve suçlama duygularının artmasıdır. Kişi öfke ve suçlama duygularını eşe veya eşinin etrafındaki dış faktörlere aktarabilir. Boşanma durumunu sağlıklı şekilde kabullenemeyen bireyler yaşadıkları olumsuz anıları düşündükçe evliliğin kötü gidişatına sebep olan bir sorumlu ararlar. Çoğu durumda bu sorumlu boşanılan partner olarak görülebilir.
Boşanma sürecinin üzerinden yeterli zaman geçtiğinde, kişiler de kabul ve uyum sağlama aşamasına geçebilirler. Bireyler kendi dünyalarını yeniden yapılandırmaya başlayarak bireysel yaşamlarında yeni bir başlangıç yapma isteği duyabilirler. Kabullenme ve yeniden yapılanma aşamasına geçebilmek için ise boşanma psikolojisinin etkilerinden kurtulmuş olmak ve bireyin duygularını sağlıklı bir şekilde yaşamış olması gerekir.
Boşanma sonrasında bazı kişiler, yeni bir ilişki yaşamaya veya romantik olarak bağlanmaya karşı isteksiz olabilirken, bazı kişiler de ise boşandıktan hemen sonra yeni bir ilişkiye başlama ya da birine bağlanma ihtiyacı oluşabilir. Bu durum genellikle boşanma psikolojisinin nasıl atlatıldığı ile doğrudan ilgili bir durumdur. Boşanma sonrası psikolojisi, her birey için farklılık gösterebilir. Boşanma sürecinin çalkantılı getirileri boşanma kararı almakla beraber başlayıp uzun bir süre devam edebilir. Bahsettiğimiz tüm bu nedenlerden dolayı psikolojik destek almak, boşanma sonrası süreci daha sağlıklı bir şekilde yönetmeye yardımcı olmaktadır. Bu konuda Mutlu Yaşam’ın uzman kadrosu aracılığıyla sizler de güvenilir bir psikolojik danışmanlık alabilirsiniz.
Boşanma psikolojisinin herkes için zorlayıcı etkileri bulunmaktadır. Ancak bu süreci daha sağlıklı bir şekilde atlatmak için aşağıdaki öneriler size yardımcı olabilir:
İlişkilerinde sorun yaşayan bir çift için psikolojik destek almak genellikle bu sürecin son evresidir. Çünkü bu son evrede çiftler, sorunlarını çözebilmek için kendi ellerinden gelen bir şey kalmadığını kabullenmiş ve farklı çözüm arayışları içine girmiş olurlar. Çiftler, sorunlar büyük bir karmaşa haline gelmeden terapi desteği alırlarsa bu sorunları daha kolay çözebilirler. Ancak bu son karmaşık evreye gelindiğinde, sorunlar genellikle içinden çıkılmaz bir durum haline dönüşebilir. Bunun en büyük nedeni ise boşanma psikolojisinin olumsuz etkilerinin daha boşanmadan başlamasıdır. Bu durum çiftlerin birbirine olan tahammülünün, saygının, uyumun azalmasına neden olabilmektedir. Bu süreç içerisinde çiftler arasında “Ben terapi almayı istedim ama eşim istemedi.” gibi ilişkinin bu hale evrilmesinde birbirlerine karşı suçlayıcı yaklaşımlarda oldukları da sıklıkla görülür. Ancak terapi desteği almaya karar vermiş çiftler arasında terapi süreci boyunca kimin haklı ve haksız olduğu üzerine görüşmeler yapılmamaktadır.
Boşanma öncesi çiftlerle başlanan terapide temel amaç, ilişkideki duygusal zorlanmaların nedenlerinin anlaşılması sağlanarak çiftlerin iletişim sorunlarını çözmelerine, çatışmaları yönetmelerine, aralarındaki uyumu yeniden keşfetmelerine yardımcı olmaktır. Böylece çiftler ilişkilerini yeniden sağlıklı ve tatmin edici bir şekilde sürdürebilmektedirler.
Elbette terapi sürecinin sonunda gelinen nokta, çiftlerin yeniden uyumlu bir birlikteliğe kavuşması olabilir. Ancak anlaşma ve uzlaşmanın kati şekilde mümkün olmadığı durumlarda sağlıklı boşanma kararı alma sonucuna da çıkabilir. Bu durum, terapinin başarısız olduğu anlamına gelmez. Çünkü terapist çiftlerin barışacağına ya da ayrılacağına karar veren taraf değildir. Terapist, çiftler için en sağlıklı yolun ne yönde ilerlediğini terapi içerisinde onlara buldurmaya çalışır. Böylece çiftler kendi adına son kararı kendileri verir.
Boşanma kararı nasıl alınmış olursa olsun her iki taraf içinde zor bir durumdur. Çünkü boşanma süreci ve boşanma psikolojisi kendisiyle beraber büyük değişimleri de beraberinde getirir. Bu nedenle boşanma sürecini iki kelimeyle özetleyecek olursak bu kelimeler; radikal değişim ve bireysel yaşama yeniden uyum olabilir. Çünkü boşanma sonrasında bireylerin hayatlarında köklü değişimler yaşanır. Örneğin yaşanan evden arkadaş çevresine, çocuklarla geçirilen zamandan birlikte uyuduğunuz yatağa, hatta yaşadığınız şehirden çalıştığınız işe kadar birçok şey değişebilir. Bireylerin bu denli radikal değişimlerin altından tek başına kalkmaları bazen zorlayıcı olabilir. Dolayısıyla boşanma sürecinde olan ya da boşanmış kişilerin hayatlarındaki değişimlere uyum sağlamaları gerekmektedir. Bu uyumu sağlamak için de psikolojik desteğe ihtiyaçları vardır. Böylece aldıkları psikolojik destekle beraber kendi yaşamlarında yeniden yapılanma süreçleri daha sağlıklı şekilde gerçekleşir.
Mutlu Yaşam ailesinde yer alan uzman psikologlarımız da boşanma psikolojisinin tüm getirdiği hassasiyetlikleri bilecek yetkinliktedirler. Boşanma sürecinde ve sonrasındaki uyum sürecinde bireysel ya da çift olarak terapi alabilirsiniz. Uzmanlarımız, bu zorlu dönemlerde size psikolojik danışmanlık sağlayarak yanınızda olacak ve terapötik yolculuğunuzda size eşlik etmekten mutluluk duyacaklardır.
Nice sağlıklı ve mutlu günlere erişmeniz dileğiyle …
Önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/cocuklarda-siber-zorbalik-nedir/ linkinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler