Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
‘‘Yapma şu sesi! Kes artık, dayanamıyorum!’’
Geçmişten bugüne birçok insanın bazı seslere karşı hassas olduğunu duymuş hatta birçoğumuz o sevmedikleri sesleri çıkardığımızda onların öfkeli hallerinin gazabına bile uğramışızdır.
Örneğin, sofrada normal bir şekilde yemek yediğinizi düşünürken birden bire ‘‘Ağzını şapırdatma!’’ diye kızan birisinin size karşı takındığı tutum çok sert ve kırıcı olabilir. Bu kişinin aslında ağız şapırtısı sesinden nefret etmesi nedeniyle verdiği sert tepki sanki sizinle yemek yemekten nefret ediyormuş gibi anlaşılabilir. Bu yüzden bu kişilerin seçici ses hassasiyetlikleri yakın sosyal ilişkilerinin kötü bir şekilde sonlanmasında da büyük rol oynar.
Mizofoni, asıl adını Latince Misophonia kelimesinden almış olup, miso ‘‘nefret’’, phonia ‘‘ses’’ anlamına gelen iki farklı sözcüğün birleşmesiyle ortaya çıkan sesten nefret etme anlamına gelir.
Günlük hayatın içinde herkesin çok sıradan bir ses olarak duyduğu tırnak kesme, sakız çiğneme, diş fırçalama, ıslık çalma, horlama, klavye tuşlarına basma, soluk alırken veya bir şey koklarken nefes alıp verme, hatta gülme, hapşırma, öksürme gibi seslere karşı aşırı hassas olma haline mizofoni diğer adıyla mizofonya (misophonia) denir.
Mizofoni hastalığı bulunan kişiler sadece bu saydığımız seslere karşı hassas değillerdir. Günlük hayatın içinde çok sıradan olan farklı herhangi bir ya da birkaç sese karşı aşırı hassasiyet gösterebilirler. Bu seslere daha fazla örnek olarak saat tıkırtısı, yutkunma, yırtılan kağıt ve doğada yaşayan kuş, böcek sesleri de söylenebilir.
Bu kişiler için hassas oldukları seslerin genel özelliği bu sesleri seri şekilde peş peşe duymalarıyla ilgilidir. Örneğin diş fırçalarken çıkan fırça sesi seri ve peş peşe tekrarlanan bir sestir ya da yemek yerken lokmanın ağızda çiğnenme süresi boyunca çıkan ses yine peş peşe ve seridir.
Bu yüzden bu kişiler aşırı ses hassasiyetliklerinden dolayı toplum içinde bu seslere çok fazla maruz kaldıklarında sese tahammül etmeleri de çok zor hale gelir. Bunun sonucunda sese karşı toleransları iyice düşerek tepkileri ve hisleri sesten nefret etme hatta sesten tiksinme düzeyine kadar yükselir.
Kişilerin bu gibi seslere nasıl hassasiyet geliştirdiklerine dair yaşam öykülerine bakıldığında ise genelde her şeyin aile üyelerinden birinin ağzıyla çıkardığı bir sesten tiksinmeyle başladığı söylenir. Mizofoni ilk önce tek bir ses tetikleyicisiyle başlasa da zamanla bu sese farklı sesler de eklenerek daha çok sesten nefret etme durumu ortaya çıkabilir.
Mizofoni hastalığının sebebi tam olarak bilinmese de bu hastalığın hem nörolojik hem de psikolojik kaynaklı olabileceği üzerinde durulmaktadır.
Mizofoni belirtilerini gösteren hasta kayıtlarına göre bu belirtiler toplumumuzda hem kadınları hem de erkekleri etkilemektedir. Ancak birçok kaynakta mizofoni belirtilerinin kadınlarda erkeklerden daha çok görüldüğü bilgisi yer alır. Hasta anamnez kayıtlarına göre mizofoni belirtilerinin genelde 9-12yaş aralığında başladığı görülmektedir.
Mizofoni hastalığına sahip bireylerin kişilik yapıları incelendiğinde bu kişilerin fazla mükemmelliyetçi, öfkeli, dürtüsel, obsesif (takıntılı) veya aşırı kaygılı kişilik özellikleri gösterdiği gözlemlenmiştir. Bu nedenle mizofoni belirtilerinin obsesif kompulsif bozukluk, yaygın anksiyete (kaygı) bozukluğu, depresyon ya da farklı özel durumlardan ötürü azalmış ses toleransı olan bireylerde görülme olasılığı daha fazladır.
İnsanın doğası gereği her bireyin günlük hayatın içinde hassasiyet geliştirdiği bazı sesler olabilir ve birey bu sesleri duymaktan kaçınma eğilimi gösterebilir. Örneğin birçok kişi sofrada ağız şapırdatma sesini duymaktan hoşlanmaz ya da yanı başında sürekli ötüp duran bir ağustos böceğinin olduğu bölgeden kaçar gibi uzaklaşmak isteyebilir. Ancak seslere karşı hassasiyeti olan her kişi mizofoni hastası değildir.
Mizofoni tanısının koyulabilmesi için bireyin bu hassasiyetinin hastalık sayılabilecek düzeyde uzun süreli belirtiler göstermesi gerekir.
Bu belirtiler:
Mizofoni belirtilerine sahip kişiler bu seslere maruz kalabilecekleri ortamlardan kendilerini uzak tutmaya çalıştıkları için bu uzak kalma hali sosyal ilişkilerine de olumsuz yansır. Bu kişiler günlük hayatta normal karşılanan seslere aşırı tepki verdikleri için davranış biçimleri başkaları tarafından genelde kabul görmez ve abartılı tepkileri yüzünden yanlış anlaşılmaya da çok müsait olurlar. Bu kişiler genellikle başkaları tarafından ‘‘Çok abartıyorsun. Bu tepkileri bilerek veriyorsun. Resmen saçmalıyorsun. Bizimle olmamak için sesleri bahane ediyorsun.’’ gibi ağır eleştirilere de maruz kalırlar.
Bu kişiler seçici hassasiyet gösterdikleri sesi çıkartanın karşısındaki kişi olduğunu görürse bazen o kişiye de öfkeli ve saldırgan davranabilir. Bu yüzden bu kişilerin yakın ilişkileri de hiç istemedikleri halde kötü bir şekilde bitebilir.
Bu kişiler kendilerini toplumdan izole etmemek için kulak tıkacı kullanmayı deneseler de aslında birçoğu bunun hiçbir işe yaramadığını bilir. Çünkü seçici ses hassasiyeti bir kulak problemi değildir. Bu yüzden kişi sesi duymasa bile o sesin çıkacağını bildiği bir ortamda bulunması sonucunda da mizofoni belirtileri tetiklenebilir. Örneğin bu kişi kulak tıkacı takarak bir restauranta gittiğinde yemek yiyen başka birilerini görüp ağız şapırtısının yemek yerken çıktığını hatırlaması sonucunda yine sesten tiksindiğini belli eden davranışlar gösterebilir. Bu nedenle hastalığının tedavisinde tetikleyici seslerin zihin tarafından nasıl algılandığı ve seslerin nasıl yorumlandığıyla ilgili özellikle bilişsel davranışçı terapi desteğinin alınması sürecin yönetilmesinde oldukça etkilidir.
Bilişsel davranışçı terapi sürecinde bireyin, seslere verdiği tepkiler ve nedenleri hakkında farkındalığının arttırılarak, duygusal ve düşüncesel anlamda bu sesleri daha sağlıklı şekilde zihninde algılamasına yardımcı olunur. Seslerin zihinde yeniden çerçevelendirilerek yapılan bilişsel çalışmalar sonucunda bireyin seslere verdiği tepkilerin de daha olumlu şekilde değişmesi amaçlanır.
Mizofoni hastalığının tedavisinde kullanılan bir diğer terapi yöntemi de bireyin kendisini rahatsız eden seslere karşı duyarsızlaşmasını hedefleyen Tinnitus Yeniden Eğitim Terapisidir. Bu terapi sürecinde kişiye mizofoninin nasıl oluştuğuyla ilgili gerekli bilgilendirmeler yapılır ve psiko-eğitim verilir. Daha sonrasında bireyden kendisini tetikleyen sese verdiği aşırı tepkileri durdurabilmesi istenir.
Tüm bu çalışmalara bir yandan ses terapisi de uygulanarak devam edilir.
Günümüzde mizofoni hastalığının geçmesini sağlayan bir ilaç tedavisi yoktur. Ancak mizofoni hastalığının yanında seyreden farklı psikiyatrik rahatsızlıklar varsa o diğer rahatsızlıkların semptomlarını iyileştirmek için psikiyatri uzmanı tarafından ilaç yazılabilir. Bu yüzden mizofoni belirtilerinin bilinçli düzeyde fark edilerek bu hastalığın belirtilerini hem duygusal hem düşüncesel hem de davranışsal olarak yönetmeyi öğrenmek bu hastalıkla baş etmede büyük rol oynamaktadır.
Ayrıca günümüzde mizofoni belirtilerinin sönümlenmesinde EMDR terapisi, Mindfullness (farkındalık), davranış terapisi, aşamalı maruz bırakma ve aşamalı duyarsızlaştırma teknikleri de kullanılmaktadır.
Mutlu Yaşam Psikolojik Danışmanlık Merkezinde çalışan psikologlarımızdan mizofoni hastalığını yenmek için terapi desteği alabilirsiniz.
Unutmayınız ki dünyamız renklerden ve seslerden ibarettir. Seslerden kaçmaya başlarsanız dünyanın bir köşesinde saklanıp saklambaç oyununda sona kalmış oyuncu gibi olursunuz ve eninde sonunda o ses gelip sizi sobeler.
Bu yüzden mizofoni belirtileri yaşadığınızı düşünüyorsanız destek almayı kesinlikle ertelemeyiniz.
Renklerin ve seslerin içinde mutlu olabildiğiniz bir yaşam sürmeniz dileğiyle…
Bu yazımızda sizlere mizofoni hastalığı hakkında bilgi verdik. Bir önceki yazımız için https://mutluyasam.com.tr/somatizasyon-bozuklugu-nedir/ linkine tıklayabilirsiniz.
İçerikler