Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Şizofreni, genellikle gençlik yıllarında genetik ve çevresel etkenler sebebiyle meydana gelen, nörobiyolojik temelli bir beyin hastalığıdır. Gerçeği algılama, duyguları kontrol edebilme, doğru düşünebilme ve doğru iletişim kurabilme gibi yetilerde ciddi bozulmalarla karakterize olunması da şizofren nedir sorusuna yanıt olabilir. Bu hastalık, sosyal ilişkilerde ve meslek hayatında hem kişinin kendisini hem de çevresindekileri oldukça zorlayabilmektedir.
Şizofreninin belirtileride şizofren nedir sorusu kadar önemlidir ve 3 ana başlık halinde ele alınabilir. Bunlar;
Kişinin düşünce, inanç ve algılarında bozulmaların görüldüğü belirtilerdir.
Gerçekte var olmayan şeyleri görmek, sesleri duymak, kokuları koklamak, tatları tatmak, teması hissetmek gibi duyumları içerir. Şizofrenlerde en yaygın görüleni işitsel halüsinasyonlardır. Bunlar, bir nesnenin çıkardığı ses olabileceği gibi kişinin kendisi hakkında eleştirilerde bulunan, kişiyi taciz eden veya emirler veren gerçek dışı sesler de olabilir.
Gerçeğe dayanmayan, aksi kanıtlansa dahi kişinin inanmaktan vazgeçmediği tuhaf inançlardır. Şizofrenlerde en sık rastlanan hezeyanlar; takip edilme, zarar görme ve büyüklük (Tanrı-peygamber olduğuna ya da çok önemli biri olduğuna inanma vb.) hezeyanlarıdır.
Kişinin duygu ve davranışlarında bozulmaların görüldüğü belirtilerdir. Bu belirtiler, depresyon gibi rahatsızlıkların belirtileri ile benzerlik gösterdiğinden teşhis koymayı zorlaştırabilir.
gibi belirtileri içerir.
gibi bilişsel kayıpların olduğu belirtileri içerir.
Yapılan araştırmalar, şizofreninin oluşmasında; genetik, biyokimyasal, çevresel ve beyin yapısına bağlı birçok faktörün etki edebileceğini göstermektedir.
Şizofrenlerin, kan bağı olan akrabalarının şizofreni açısından risk grubunda olduğu, ebeveynlerinden birinde görülmesi kişilerin %10’unun, ebeveynlerinin ikisinde de görülmesinde kişilerin yaklaşık %50’sinin, hayatlarının bir döneminde bu tanıyı aldıkları, kardeşlerinde görülen kişilerin şizofren olma riskinin 8 kat arttığı ve tek yumurta ikizlerinde eş şizofreniye yakalanma oranının %50 olduğu araştırmalardan elde edilen bulgular arasındadır.
Şizofreni hastalarının beyin kimyasallarında (serotonin, dopamin, glutamat vb.) yani nörotransmitterlerde dengesizlik yaşarlar. Bu nörotransmitterler beyinde mesaj iletiminden sorumludurlar. Beyin kimyasallarındaki dengesizlik, beynin uyaranlara verdiği tepkileri etkiler, bu durum da diğer insanların uyaranlara (ışık, ses vs.) hemen cevap vermesine rağmen şizofren hastalarının neden bu uyaranlara karşı tepkisiz kaldığını açıklamaktadır.
Son yıllarda yapılan araştırmalarda, beynin belirli bölgelerinde tespit edilen yapısal anormali veya beynin işlevselliğindeki bozulma ile şizofreninin ilişkili olduğu kanıtlanmıştır.
Düşük doğum ağırlığı, gebelik zehirlenmesi, prematüre doğum, kan uyuşmazlığı, stresli durumlar yaşama, ergenlikte yoğun esrar kullanma gibi çevresel faktörlerin de şizofreni riskini genetik ve yapısal yatkınlığı olan bireylerde arttırabildiği elde edilen bulgular arasındadır.
En sık görülen türdür. Diğer türler ile karşılaştırıldığında daha geç yaşlarda görülmeye başladığı ve yavaş ilerlediği bilinmektedir. Kuşkuculuk, illüzyonlar ve işitsel halüsinasyonlar sıklıkla eşlik eder.
İçe kapanıklık, kayıtsızlık, uzun süre kıpırdamadan aynı pozisyonda durma gibi belirtilerle karakterize olup genç yaşlarda aniden ortaya çıkan bir türdür.
Konuşulanların ve davranışların birbiriyle alakasız olduğu, konuşmalarda tutarsızlığın gözlendiği bir türdür. Kişi ağlayacağı şeye gülüp, gülmesi beklenen bir duruma ağlayabilir.
Artık belirtilerin şiddeti oldukça azalmıştır. Bu kişilerin hezeyan ve halüsinasyonları hala varlığını sürdürmekle birlikte, şizofreni tanısı hastalığın ilk zamanlarındaki kadar şiddetli değildir.
Şizofreni tanısı konup diğer alt türlerden herhangi birinin tanısı konamadığı durumlarda kişiye ayrışmamış şizofren tanısı konur.
Öncelikle intihar vakalarının sık görüldüğü şizofreninin erken teşhis edilmesi ve tedavi sürecine başlanması oldukça önemlidir. Biyolojik kökenli bir hastalık olan şizofrenide ilaç tedavisi olmazsa olmazdır. Ancak ilaç tedavisini tamamlayıcı olarak psikoterapi desteği de alındığında şizofreni belirtilerinde ciddi azalmalar gözlendiği bilinmektedir. 100 hastadan 19-30 arasında hastanın tam iyileşme gösterdiği bulgusu da inanılanın aksine şizofreninin düzelebilen bir hastalık olduğunu ortaya koymaktadır.
Şizofren bireylerle çalışırken öncelikli amaç belirtilerin en aza inmesini sağlamaktır. Yukarıda bahsedilen halüsinasyon, hezeyan gibi belirtiler daha çok antipsikotik ilaçlarla iyileştirilmeye çalışılırken toplumdan izole olma, motivasyon kaybı, isteksizlik, kayıtsız kalma gibi belirtiler de psikoterapi ile ortadan kaldırılmaya çalışılır. Doğru ve etkili müdahalede bulunulduğunda bu belirtilerin azalması, şizofrenlerin günlük aktivitelerini gerçekleştirebilmeleri ve yeniden toplum içinde yer alarak hayatlarına devam edebilmeleri mümkündür.
Mutlu Yaşam Online Psikolojik Danışmanlık bünyesinde çalışan psikologlarımız, danışanlarına doğru ve etkili müdahalelerde bulunmak üzere yetkinlerdir. Psikologlarımız öncelikli olarak danışan ve danışanın ailesine, şizofreni ve terapi süreci ile ilgili psiko-eğitim verirler. Psiko-eğitim süreci, hastalığa ve psikoterapi sürecine dair bilgi edinmek, farkındalık kazanmak, belirtilerin şiddetinin azalması, aile içi ilişkilerin olumlu yönde değişmesi, gerçekçi beklentilerin oluşturulması ve günlük işlevselliğin artması gibi konular açısından oldukça önemlidir.
Psikologlarımız, psiko-eğitim sürecinden sonra diğer bir önemli aşama olan; danışanların günlük yaşam sorunlarını tespit etme aşamasını gerçekleştirirler. Bu aşamada şekillenen konular, genellikle şizofren danışanlarla terapilerde sıklıkla üzerinde durulan; sosyal ve başa çıkma becerilerinin kazanılması, bilişsel (problem çözme, öğrenme, hafıza vb.) eksikliklerin giderilmesi, günlük işlevselliğin kazanılması gibi konular olarak karşımıza çıkar. Psikologlarımız, hem destekleyici hem de sınırlar barındıran ve aynı zamanda danışanın rahat iletişim kurarak, duygularını dışa vurabileceği bir ortam sunarak, danışanlarıyla onlara uygun yöntem ve tekniklerle bu konular üzerinde çalışırlar.
Genellikle uzun soluklu bir terapi sürecinin ardından belirtiler hafifleyip, danışan hayata uyum becerilerini kazandığında, danışanın tedavi gördüğü psikiyatri uzmanı da onaylarsa bir bitirme seansı planlanarak danışana terapi sürecinde elde ettiği kazanımlar ile ilgili geribildirim verilir ve terapi süreci sonlandırılır. Terapi süreci boyunca psikolog psikiyatrist iş birliği çok önemlidir.
Mutlu ve sağlıklı bir yaşam dileriz.
Bu yazımızda şizofren nedir ve belirtileri nelerdir sorularına cevap verdik. Bir önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/dogum-sonrasi-depresyon/ linkinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler