Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
“Çocuğumun dersleri iyi olsun, iyi okullar kazansın, şampiyonluklar elde etsin, çocuğumun kendi fikirleri olsun, atacağı adımlarda kimsenin etkisi altında kalmasın, başladığı her işte başarılı olsun, kendi ayakları üzerinde dursun, gelecekte iyi bir mesleği olsun…”
Aslında bu istekler her anne babanın çocuğunda olmasını istediği özelliklerdir. Çocukların bu gibi kazanımları elde edebilmesini sağlayan temel faktör ise çocuğun sağlıklı özgüvene sahip olmasından geçer.
Bu yazımızda ‘‘Özgüven nedir?, Çocuklarda özgüven ne zaman ve nasıl oluşmaya başlar?, Özgüveni olumsuz etkileyen ve özgüven eksikliğine yol açan anne-baba tutumları nelerdir?, Anne-babaların kendine güvenen çocuklar yetiştirebilmesi için neler yapmaları gerekir? ’’ başlıklı soruların cevaplarından bahsedilecektir.
Çocuklar büyüme süreci boyunca birçok beceri geliştirirler. Geliştirdikleri bu beceriler, çocuğun kendine güvenin temelini oluştururken aynı zamanda çocuk, beceremediği şeylerle de baş etmeyi öğrenir. Hem kazandığı beceriler hem de beceremedikleriyle duygusal ve fiziksel yönden baş etme becerisi çocuğun kendinde yeterlilik algısını oluşturur. Böylece çocuğun yeterlilik algısının oluşmasıyla kendine olan inancı artar ve bu inanç daha güçlü bir özgüven olarak ortaya çıkar.
Bu nedenle özgüven; bireyin kendisine güvenmenin ötesinde kendisine olan saygısı ve inancı olarak tanımlanır. Özgüvenli bireyler güçlü yanlarını bilirken aynı zamanda zayıf yanlarının da farkında olan kişilerdir. Bu kişiler zayıf yanlarını yetersizlik olarak görmek yerine nasıl geliştirebilirim ya da bu konuda ne yapabilirim diye daha çözüm odaklı düşünürler.
Kişinin özgüveninin oluşmaya başladığı ilk yıllar bebeklik yıllarına dayanır.
Bebek dünyaya geldiği andan itibaren ihtiyaçlar içerisinde aciz konumdadır. Bebek, ihtiyacı olduğunda bunu ağlayarak dile getirir ve bu ağlamanın sonucunda bebeğin ihtiyacı karşılanırsa bebek hem kendini fark ettirebilmenin yeterliliğini hem de ihtiyacını karşılayan kişi sayesinde kendisinin önemli ve değerli olduğunu hissedebilmektedir.
Bebeğin dünyaya geldiğinde en temel ihtiyacı kendini güvende hissetmektir. Ancak bebeğin diğer temel ihtiyaçları olan karnının doyurulması, altının temizlenmesi ve kucağa alınmak istemesi de bebeğin kendini güvende hissetmesini destekleyen beklentileridir.
Eğer bu ihtiyaçlar vaktinde ve yeterince karşılanmazsa bebekte güvensizlik oluşmaya başlar. Bunun sonucunda bebek kendisinin sevilmeye değer biri olmadığına, başkalarının güvenilmez olduğuna dair inançlar geliştirmeye başlar.
İşte bu nedenle temel güven duygusunun oluştuğu nokta tam olarak burasıdır. Temel güven duygusunu sağlıklı bir şekilde kazanmış ve yaklaşık olarak bir buçuk yaşlarına gelmiş bir bebek artık özgüven temellerini oluşturmak için ebeveyninden iki şey ister: “Bana değer verdiğini hissettir” ve “Bana yeterlilik hissini aşıla.” Yani bebeklikte oluşan temel güven duygusunu erken çocuklukta oluşan özgüven duygusu tamamlar.
Özgüven duygusunun ise temel iki bileşeni vardır: Öz değerlilik ve öz yeterlilik.
Çocuğun özgüveninin gelişebilmesi için çocukta her iki duygunun da ebeveyn tarafından sağlıklı şekilde ve birlikte oluşturulması gerekir. Bu iki kavramı farklı ebeveyn tutumları üzerinden örneklerle inceleyebiliriz.
Ebeveyn tutumlarının öz değerlilik ve öz yeterlilik oluşumu üzerindeki etkisine yönelik örnekler:
Bu örnekte aşırı korumacı tutumlar gösteren bir ebeveynin çocuğunu büyütürken sözleriyle ve davranışlarıyla çocuğuna kendisini çok değerli olduğunu ve onu çok sevdiğini yeterince hissettirebildiğini düşünelim. Fakat bu ebeveynin aynı zamanda, çocuğuna karşı aşırı korumacı tutumları nedeniyle çocuğu düşüp bir yerini kırar diye çocuğun peşinden bir dakika ayrılamama telaşlarını yaşadığını farz edelim.
Bu telaşlar yüzünden ebeveynin çocuk evde koltuğa tırmanmaya çalışırken çocuğa fırsat vermeden onu koltuğa oturtmasına, yemek saatinde çocuğun eline çatal kaşık vereceğine kendisinin çocuğun ağzına beslemesine, dışarı çıkarken ayakkabılarını çok yavaş giyiyor diye çocuğun ayakkabılarını hızlıca kendisinin giydirmesine neden olduğunu da hesaba katalım.
Tüm bunların sonunda ebeveyn çocuğun gelişimine uygun küçük sorumluluklar vermeyi erteleyerek çocuğun yapabileceği her şeyi onun yerine kendisi yapmaya başlamaktadır.
İşte burada bu tutumu benimseyen ebeveyn, çocuğuna öz değerlilik yani değerlilik duygusunu yeterince verebilmiş fakat onu aşırı korumacı tutumlarla öz yeterlilikten yani yeterlilik duygusundan mahrum bırakmış olur.
Bu durumdan dolayı da çocuk “ben yapabilirim, ben başarabilirim” inancını ebeveynin aşırı korumacı tutumları nedeniyle benliğinde oluşturamaz. Dolayısıyla özgüveninin iki bileşeninden biri olan öz yeterliliğin çocukta oluşmasına fırsat verilmezse çocuğun sağlıklı bir özgüven geliştirmesine de mâni olunur.
Bir başka örnek üzerinden devam edecek olursak bu defa da çocuğun öz değerlilik alanının eksik kaldığını farz edelim. Yani bu örneğimizdeki ebeveynin aslında çocuğunu çok sevmesine rağmen yine de ona yeteri kadar sarılmadığını, öpmediğini, dokunsal ve duygusal anlamda çocuğa besleyici şekilde sevgisini hissettiremediğini hayal ediniz.
Bu ebeveynin çocuğunu hep uzaktan ya da uykuda sevdiğini, uyanıkken ise genelde ders başarısı konusunda çocuğunu arkadaşlarıyla mukayese ettiğini düşününüz.
Bu ebeveynin çocuğunun başarısızlıkları karşısında sinirlenip “Beceriksizsin, çalışmıyorsun, yapamıyorsun…” gibi sözlerle çocuğunu mod olarak daha da aşağı çektiğinin farkında olmadığını da hesaba katarsak, bunun sonucunda ebeveyn çocukların hata yapa yapa öğrendiğini düşünemediği için çocuğuna hoşgörülü olmak yerine anlık öfke patlamalarına yenilebilir, kontrolsüz şekilde sesini yükseltebilir ve cezalandırıcı ebeveyn tutumunu benimseme ihtimali daha da yükselebilir.
Ayrıca çocuğun ebeveynine seslendiği zamanlarda “Şimdi işim var!” diyerek çocukla iletişimi sürdürmeyi ketlemek de çocuğun özgüven oluşumunun temelden sarsılmasına neden olur.
Tüm bunların sonunda ise ebeveyn çocuğun özgüveninin iki bileşeninden bir diğeri olan öz değerliliği çocuğa aşılayamaz. Yani ebeveyn çocuğuna koşulsuz bir şekilde bu dünyada değerli ve biricik olduğunu hissettiremez. Çocuk bilinç dışında “ben sevilmeye ve değer görmeye değer biri değilim” şeklinde değersizlik inancını benliğine kaydeder. Çocuk psikoloğu ve online terapi hizmetleri için Mutlu Yaşam Danışmanlığın websitesini inceleyebilirsiniz.
“Özgüveni, bir kanadı öz yeterlilik ve diğer kanadı da öz değerlilik olan bir kuşa benzetebiliriz. Nasıl ki kuş bir kanadı olmazsa uçamazsa çocuklar da hayatta tek başına uçmaya hazırlanan kuşlar gibidir. Çocuğunuzun özgüvenli olmasını istiyorsanız kuşun iki kanadının birlikte hareket etmesi gerekir.’’
Çocuğun gözünden ebeveyni olarak önce sizin bir şeyleri başarmak için çabaladığınızın görülmesi ve başaramadığınızda vazgeçmeyip uğraşmaya devam ettiğinizin fark edilmesi onların özgüvenli yetişmeleri için sağlıklı bir model olmanızı sağlayacaktır. Ayrıca ebeveynlerin çocuklarına model olmaları için mükemmel olmalarına gerek yoktur. Önemli olan çocuğun sizin vazgeçmediğinizi ve bu konudaki iyimserliğinizi fark etmesidir.
Çocuklar becerebildikleri işlerde kendilerini göstermeye ve bunun için takdir edilmeye ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaçlarını karşılamak için onlara yaşlarına ve gelişim dönemlerine uygun bazı sorumlulukların verilmesi gerekir. Bunlar masayı kurmaya yardım etmek, oyuncaklarını toplamak, okul çantasını kendi başına hazırlamak gibi basit sorumluklar olabilir. Bu sorumlulukları yerine getiren çocuklar takdir edildiklerinde hem kendilerini yeterli hem de başarılı hissetmektedirler.
Çocukların yaptıkları bir işte her zaman işin sonucuna odaklanmayınız. Çünkü çocuk için önemli olan onun kazanmak ve başarmak için gösterdiği çabayı sizin takdir ettiğinizi bilmesidir. Bu bir oyun, spor veya herhangi bir ders olabilir. Çocuklar başaramadıklarında hayal kırıklığına uğrayıp tamamen vazgeçmeye eğilimlidirler.
Bu eğilim ise onlarda daha büyük güvensizlik oluşturur. Bu nedenle çocukların başaramadıkları şeyleri tekrar denemelerinde cesaretlendirici olmalısınız. Çünkü özgüvenli olmak başarmaktan daha çok başarılamadığı zaman da tekrar denemeyi ve başarısızlığa tahammül etmeyi gerektirir.
Elbette ki tüm anne-babalar çocuklarının üzülmemesi için onların başarısız olmalarını istemezler. Bu nedenle çocukları başaramasa bile onları başarmış gibi göstermeye ya da çocuklar başarılı olsun diye onların beceremedikleri şeyleri onların adına kendileri yapmaya eğilimlidirler.
Oysa çocuğun özgüven kazanabilmesi için başarısızlıkla mücadele etmeyi de öğrenmesi gerekir. Yani çocuğun başarısızlık duygusunu tatması ve başarısızlığa sebep olan hatalarını görerek bu durumla ilgili kendine çözüm yolları bulması onun özgüven gelişiminde olumlu bir rol oynamaktadır.
Çocukların her zaman iyi yapabildiği şeylerin dışında yapabilecekleri farklı şeylerin de olduğunu fark etmeleri onların gelişimi için çok önemlidir. Bu yeni farkındalıklar sayesinde çocukların hayattaki yeni başarıları ve yeni yetenekleri ortaya çıkarken kendilerine güven hisleri de daha fazla gelişir.
Çocukların kendi hayatlarında küçük ve büyük hedefler oluşturmaları ve sonrasında da o hedeflere ulaşmak için çaba göstermeleri onların kendilerine olan güvenlerini arttırır. Çocukların o hedeflere nasıl ulaşacaklarını öğrenmeleri ve bunun için çaba göstermeleri sonucunda çocuklar kendilerini daha yetkin hissederler. Aynı zamanda çocuklar kendilerine hedef koyarak ileride hedeflerine ulaşmış özgüvenli bir yetişkin olmanın temelini de çocuklukta atmış olurlar.
Çocuklar, kendilerine zaman ayrıldığını ve dinlenildiğini fark ettikleri zaman onların kendilerine olan güvenleri daha çok artmaktadır. Bu nedenle ebeveyni olarak çocuğunuza zaman ayırdığınızı ve onun sizin fikirlerinizden daha farklı olan fikirlerini dile getirdiğinde bile onu yargılamadan dikkatle dinlediğinizi ona fark ettiriniz. Ayrıca çocuğunuzla tek taraflı nasihat boyutunda monolog bir iletişim değil karşılıklı diyalog içerisinde bir iletişim sağlamaya çalışınız. Karşılıklı ve anlayışlı diyalog kurmak çocuğunuzun ona değer verdiğinizi anlamasına yardımcı olacaktır.
Çocuklar sevildiklerini bilmek isterler. Ama sadece uslu olduklarında, sizin söylediklerinizi yaptıklarında ya da başarılı oldukları zamanlarda değil her zaman koşulsuz şartsız sevildiklerini bilmek isterler. Bu nedenle çocuğunuzla aranızda bir tartışma yaşadığınız zamanlarda sizin artık onu sevmediğiniz yanılgısına düşmemesi için çocuğunuza yansıttığınız ebeveyn tutumlarınızda dikkatli olmalısınız.
Çocuğunuza ihtiyacı olan yeterli övgü, taktir, sarılma, öpme, sevme gibi duygusal ve dokunsal sevgi davranışları göstermeyi ise hiçbir zaman ihmal etmeyiniz.
Önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/mizantrop-nedir-kimlere-denir-belirtileri-nelerdir/ linkinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler