Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Otizm spektrum bozukluğu (OSB), kişinin diğer insanlarla iletişim kurma ve etkileşme biçimini etkileyen çok geniş tanımlı bir nöro-gelişimsel bozukluktur. Çok geniş tanımlı olmasının ve spektrum bozukluğu olarak tabir edilmesinin nedeni otizm spektrum bozukluğu olan her kişinin bu bozukluktan farklı şekilde etkilenmesidir. Bu bozukluğa sahip bireylerin hiçbiri birbiri ile aynı semptomları göstermez. Otizm spektrum bozukluğu olan farklı kişiler geniş bir spektrum üzerinde farklı noktalarda yer alabilirler. Farklı semptomları, farklı güçlükleri, farklı yetenekleri farklı seviyelerde sergileyebilirler. Özetle otizm spektrum bozukluğu olan her birey farklı deneyimlere sahiptir. Bununla beraber otizm spektrum bozukluğuna sahip olanlar arasında ortak olan bazı işaretler vardır.
Ortak olan işaretlerden ilki iletişim ve sosyal işaretlerdir. Örneğin, otizmli bir birey karşısındaki insanın yüzünün asık olmasından o insanın üzgün olabileceğini anlayamayabilir. İnsanların sohbet ederken kullandığı sözsüz iletişim işaretlerini fark etmekte zorluk yaşayabilirler. Dolayısıyla otizm spektrum bozukluğu olan bir kişi, karşısındaki insanın üzgün, canı sıkkın olduğunu anlamaksızın konuşmaya devam edebilir.
Özet olarak otizm spektrum bozukluğu olan bireyler başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamakta ve yorumlamakta zorlanırlar. Bu kişiler iletişimi, OSB’ye sahip olmayan kişiler ile aynı şekilde anlamlandıramazlar. Bu da o kişinin başkalarıyla iletişim kurmasını güçleştirebilir.
Bu duruma örnek olarak, OSB olan çocuklar kendilerini nasıl ifade edeceklerini kestiremeyebilirler. İstek veya ihtiyaçlarını karşı tarafa pek iyi iletemeyebilirler. Dolayısıyla da istedikleri şeyi tutup, istedikleri şeye doğru yaklaşıp sadece bağırabilirler. Çünkü ihtiyaç duydukları veya istedikleri şeyi almanın başka yolu yoktur.
OSB olan yaşça daha büyük çocuklarınsa başka insanlarla iletişim kurması biraz daha zor olabilir. Bu çocuklar başkalarının duygularını görüp anlayamadıkları gibi kendilerini küçük çocukların yaptığı gibi de ifade edemezler. OSB olan kişilerin bazıları bir insan grubu içinde tutunma mücadelesi verirken bazıları ise kendilerini toplumdan tamamen soyutlayarak sadece kendi başlarına olmayı tercih edebilirler.
Ortak olarak görülen işaretlerin ikincisi ise davranışsal işaretlerdir. OSB olan çocuklarda rastlanılan davranışsal işaretlerden biri, kısıtlayıcı davranışlardır. Bunun anlamı şudur; bu çocukların ilgi alanları OSB olmayanlara kıyasla çok daha kısıtlı veya sınırlı olabilir. Bir şeye ilgi duyduklarındaysa o şeye karşı çocukların genelinden beklenilen ilgi düzeyinden çok daha fazlasını gösterebilirler.
Örneğin, OSB olan bir çocuk genelde çocukların çok sevdiği bilinen oyuncaklara ya da top oynama, futbol oynama gibi aktivitelere ilgi duymuyor, hoşlanmıyor olabilir. Fakat aynı çocuk, özellikle arabalara karşı çok büyük bir ilgi duyuyor olabilir, arabalara dair her şeyi seviyordur ve ilgi düzeyi en üst seviyededir. Bu durumda, çocuğun ilgi alanının arabalarla sınırlı olduğu söylenebilir ve bu çocuğun diğer hobilere, aktivitelere ilgi duymamasını bekleyebiliriz.
Bir diğer davranışsal işaret ise, tekrarlayıcı davranışlardır. Tekrarlayıcı davranışlardan kastedilen şey, çocuğun bol miktarda rutine ihtiyaç duyuyor olmasıdır. OSB olan bir çocuk her gün tam olarak aynı saatlerde yemek yemeye veya yatak öncesi aynı ritüelleri tekrarlamaya ihtiyaç duyuyor olabilir. Oyuncaklarını dizmek, belli sözcükleri tekrar tekrar söylemek gibi belli davranışları yineleme ihtiyacı duyabilir. Bu tür tekrarlayıcı davranışlar, OSB olan çocuklarda gördüğümüz işaretlerden bir diğeridir.
Son kategori ise çevresel uyaranlara verilen tepkilerdir. Bu duruma örnek olarak zayıf uyaran diyebildiğimiz çok parlak olmayan, loş bir ışığa OSB olan bir birey çok yüksek tepki verebilirken, güçlü bir uyaran olan ittirilmeye karşı ise hiç tepki vermeyebilirler. OSB olan bireyler normal bireylerden beklenen şekilde düşük uyaranlara yüksek, zayıf uyaranlara ise yüksek tepki verebilirler.
OSB belirtileri bazı çocuklarda 12. aydan itibaren daha açık belirtiler gösterirken bazı çocuklarda 24. aydan itibaren daha keskin, daha bariz belirtiler gösterebilir. Bazı çocuklarda genel gelişim 24. aya kadar çok normalken yani çocuk göz kontağı kurabilirken, konuşmaya başlamışken 24 aylıktan itibaren hiçbir sebep olmaksızın gelişim durabilir, çocuğun kurduğu göz kontağı ortadan kalkabilir, konuşma kesilebilir ve genel olarak gelişimde regresif (gerileyici) durumlar görülebilir. Böyle bir durumun yaşanması söz konusu olduğunda OSB ile ilgili ilk belirtiler görülmüş olur. Çocuğun göz kontağı kuramaması önemli belirtilerden biridir. Çocuğa ismi ile seslenildiğinde hiç tepki vermemesi, bakmaması durumları ise diğer önemli belirtilerdendir.
Otizm spektrum bozukluğuna nelerin yol açtığı hala tam olarak bilinmemektedir. Ancak yıllar içinde gözlemlenen birtakım ipuçları olduğu bilinmektedir. Bu ipuçları esas nedenlerin neler olabileceğini anlama konusunda bizlere yardımcı olmaktadır. Bir çocuğun aile bireylerinden, akrabalarından birinde OSB varsa çocuğun OSB’ye sahip olma ihtimali artar. Ayrıca OSB’nin erkek çocuklarda kızlardan daha yaygın görüldüğü bilinmektedir. Bu iki bilgi OSB’ye gelişmesinde genetik nedenlerin etkili olduğu izlenimini vermektedir. Bilinen diğer bir durum da anne babanın yaşı, çocuk sahibi olduklarında ne kadar ileriyse çocuğun OSB’ye sahip olma ihtimalinin de o kadar arttığı gözlenmiştir ve bu durumda aynı şekilde genetik bir nedene işaret etmektedir. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda ise uzun süre ekrana maruz kalan çocuklarda OSB riskinin arttığı gözlemlenmiştir.
(Danışan gizlilik ilkelerinden dolayı çocuğun ismi değiştirilerek anlatılmıştır.)
3 yaşında otizm spektrum bozukluğuna sahip bir erkek çocuğu olan Ömer’in semptomlarını annesi yaklaşık olarak 1.5-2 yaşları civarında fark etmiştir. Ömer adıyla seslenilince tepki vermiyordu, annesi parmağıyla bir yeri işaret edip gösterdiğinde bakmıyordu, annesi onunla göz teması kurmaya çalıştığında Ömer göz kontağı kuramıyordu, çevredeki çoğu şeye karşı ya çok tepkisizdi ya da beklenmedik bir şekilde aşırı tepkiler veriyordu. Özellikle kalabalık bir ortama girince Ömer çok şiddetli bir şekilde yüksek sesle ağlıyordu, Ömer’i kolay kolay sakinleştirmek pek mümkün olmuyordu.
Ömer çok huzursuz ve öfkeli bir bebekti. Ömer 2 yaşını geçmesine rağmen hala konuşamıyordu. Ömer şu an 3 yaşındadır ve kendi dünyasının içinde yalnız yaşayan, başka çocuklar ile oyun oynamaktan hoşlanmayan, yalnızca birkaç kelime konuşabilen, sadece evdeki mandallara ilgi duyan, mandalları birbiri ardına dizmekten hoşlanan bir çocuktur. Kendisine yöneltilen sorulara tepkisiz kalan hatta nasılsın diye sorulunca aynı şekilde nasılsın diye cevap veren, sorulan soruyu kendisine söylenen sözleri tekrar eden, iletişim kurmakta ve sosyalleşmekte yoğun güçlükler çeken otizm spektrum bozukluğu olan bir bireydir. Ailesi Ömer’in yaşadığı sıkıntıların otizm spektrum bozukluğundan kaynaklandığını yakın bir zamanda öğrenmiştir. Ömer’in ailesi gittikleri çocuk psikiyatri uzmanının yönlendirmelerini dinleyerek Ömer için özel eğitim aldırmaya başlamıştır.
Otizm spektrum bozukluğu, bu bozukluğa sahip bireylere ve onların ailelerine hem fiziksel kısıtlamalar hem de psikolojik zorlanmalar açısından hayatı oldukça zorlaştıran güçlükler yaşatmaktadır.
OSB olan bireyler kurabildikleri sınırlı iletişim, çevreyle zayıf etkileşim, sosyal becerilerde yetersizlikler, rutinlere bağlılık, tekrarlayıcı davranışlar, çeşitli uyaranlara hassasiyet duyma gibi davranışlardan dolayı hayatları boyunca desteklenmeye ihtiyaç duyabilirler. Bu noktada çocuğa sunulan destek hizmetlerin başında her zaman öncelikli olarak aile desteği gelmektedir. Aile desteğinden hemen sonra ise yoğun özel eğitim desteği ile çocuğun zayıf yönlerinin güçlendirilmesi gerekliliği gelir.
Mutlu Yaşam Online Psikolojik Danışmanlık Merkezi ekibinde yer alan psikologlar, otizm spektrum bozukluğu olan bireyler ve aileleri için gerekli olan psikolojik desteği ister online terapi ister yüz yüze terapi seansları düzenleyerek vermektedirler.
Otizm spektrum bozukluğuna sahip bireylerin küçük yaş döneminden itibaren aileleri tarafından sosyal ve iletişimsel alanlarda gelişim göstermeleri için desteklenmeleri son derece önemlidir. Çünkü özel eğitim desteğine ne kadar erken başlanırsa bireyin hayata tutunmasında ve bulunduğu sosyal çevreye uyum sağlamasında temel olan dil becerilerinde, sosyal becerilerde ve iletişim becerilerinde büyük gelişimeler kaydettiği gözlemlenir. Örneğin kendi tuvalet ihtiyaçlarını karşılayabilme, öz bakımlarını yapabilme, yemeklerini kendi başına yiyebilme, konuşarak iletişim kurabilme, yazabilme, okuyabilme gibi temel beceri kazanımları sayesinde otizmli çocuklar toplumsal hayata daha kolay adapte olurlar.
Otizmli çocukların yaşadığı temel güçlükler; dil gelişimi, sözel iletişim, sosyal ilişkiler ve davranış becerilerinde yeterli gelişimin gösterilememesi veya farklı bir gelişim sürecinin söz konusu olması gibi nedenlere dayanmaktadır. Bahsedilen temel güçlük alanları ise sinir bilimciler tarafından ortaya koyulduğu üzere beynin bazı temel işlevleri ile ilgilidir.
Bu nedenle otizmli çocuklarda özellikle günlük yaşamda beklenen davranışları ve becerileri geliştirebilmek üzere oldukça etkili özel eğitim teknikleri kullanılmaktadır. Otizmli çocukların beyin yapılarında farklı gelişim gösteren alanları güçlendirebilmek için bu tekniklerin içerisine farklı ses dalgaları ve ses frekanslarını kullanarak çocuğa özel varyasyonlarda hazırlanan SAS dinleti programları da eklendiğinde, bu programlar özel eğitim desteğinin etkisini daha da artırabilmektedir. Bu özel dinleti programları SAS metoduyla oluşturulmaktadır.
SAS Metodu ise beyinde gelişmesi ve güçlenmesi gereken bölgeleri işitme yoluyla düzenli biçimde uyararak o bölgenin işlevsel gücünü arttırmayı destekleyen bilimsel bir yöntemdir.
SAS Metodunun uygulanmaya başlanabilmesi için öncelikle çocuğun gelişim dönemlerini ve özel eğitim sürecini takip eden bir uzman tarafından ya da o uzmanın yönlendirmesiyle SAS uygulayıcısının kendi panelinden çocuğun adına bir kayıt oluşturması gerekir. Bu nedenle en az bir kere çocuğu gözlemleme fırsatı olan bir uzmanla SAS dinleti programlarını oluşturmak daha sağlıklı olmaktadır.
Bu kayıt sürecinde çocuğa özel hazırlanacak varyasyondaki dinletilerin en verimli şekilde olabilmesi için uzmanla beraber soru ve değerlendirme ölçeklerinin doldurulması gerekir. Uzmanla beraber bu formlar ister yüz yüze ister online görüşme ile doldurulabilmektedir. Bu bilgilere göre ana merkezden hazırlanacak SAS dinleti programı hazır olduktan sonra çocuğun ebeveyninin mailine bir şifre gelmektedir. Ebeveyn kendi telefonuna ya da tabletine SAScentre uygulamasını indirdikten sonra bu şifre ile giriş yaparak her gün istediği saatlerde çocuğuna dinletilerini yaptırabilmektedir.
Otizmli çocukların bazen duyusal hassasiyetlikleri olabilmektedir. Bu yüzden bu çocuklarda duyusal hassasiyetliklerinden dolayı zaman zaman kulağına bir şeyin değmesini istememe, kulaklığı çıkarmak isteme veya dinletiyi dinlemek istememe gibi inatçı davranışlar görülebilir. Bu tepkileri gösteren çocuklar için dinletilerin uyku esnasında yapılması önerilir. Çünkü beyin uyku esnasında da sesleri işlemlemeye devam ettiğinden uykuda dinlenen programdan da aynı düzeyde verim sağlanabilmektedir.
Tüm bu açılardan bakıldığında SAS Metodu, hem özel eğitim hem duyu bütünleme terapisiyle beraber yürütülebilecek çalışmalardan elde edilen verimli sonuçları arttırmada yardımcı olurken hem de uygulaması kolay ve konforlu bir yöntem olduğu için sıklıkla tercih edilmektedir.
SAS Metoduyla otizmli çocukların beyinlerinde doğru bölgelerin kuvvetlendirilmesi sonucunda beynin işlevsel açıdan performansı arttırılarak günlük yaşamda yaşadıkları pek çok güçlükle daha rahat bir şekilde baş edebilir hale gelmeleri hedeflenir. Böylece öğrenme, anlama, algılama, sosyal beceriler, denge ve motor beceriler, dikkat ve davranış gibi birçok alanda gelişim gösterilmesinde yardımcı olan SAS dinleti programlarının sonucunda günlük yaşamın hem aileler için hem de otizmli çocuklar için daha rahat yaşanır hale dönüşmesi amaçlanır. Özellikle otizmli çocuklarda özel eğitim desteği ile birlikte kullanılan SAS Metodu klinik raporlara göre de belirgin düzeyde olumlu sonuçlar vermektedir.
Otizm spektrum bozukluğu tanısı almış olan çocukların aileleri için ilk süreçte yeni bir dünyanın kapıları açılmış olur. Özel gelişim gösteren bir çocuğu anlamak ve o çocuğa en sağlıklı şekilde yardımcı olabilmek için aileler duydukları bu tanı ile çocuklarıyla o gün yeniden tanışmış gibi hissederler. Bu durum ailelerin kaygılı, stresli, öfkeli, suçlu, mutsuz, umutsuz veya tıpkı bir yas tutar gibi kederli hissetmelerine neden olabilir. Özel gelişim gösteren çocukların ailelerinde bu duygular çok sık gözlemlenir. Ancak tüm bu duygular bazı durumlarda otizmli çocukların en çok ihtiyaç duyduğu aile desteğine ketleyici etki yaratabilmektedir.
Aileler bu tanıyı ilk defa öğrendiklerinde kendilerini suçlama, şok yaşama, inkar veya depresif tepkiler gösterebilmektedirler. Bu tür duygu ve tepkiler tükenmişlik sendromunu çok fazla tetiklediği için otizm tanısı almış çocukların ebeveynlerinin de mutlaka psikolojik danışmanlık desteği alması gerekmektedir.
Böyle bir süreçte siz de ebeveyn olarak Mutlu Yaşam Psikolojik Danışmanlık Merkezi Ailesinde yer alan uzman psikologlarımızla görüşebilir ve kendiniz içinde gerekli olan psikolojik desteği ister online terapi olarak isterseniz de yüz yüze terapi olarak alabilirsiniz.
Mutlu ve sağlıklı bir yaşam geçirmeniz dileklerimizle.
Konu ile alakalı bir başka yazımıza https://mutluyasam.com.tr/ebeveynlerin-korkulu-ruyasi-otizm/ bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Otizm spektrum bozukluğu nedir sorusunun cevabı hakkında bilgiler verdik. Bir önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/duygusal-bosluk-nedir/ linkinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler