Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Deprem, hortum, sel gibi doğal afetlerin yol açtığı felaketler insan yaşamında korkutucu olsa da önceden tedbir alınması gereken gerçekçi bir yönüdür. Bu doğal afetler arasında özellikle depremler, ülkemizin bulunduğu coğrafi konum itibariyle yaşanma olasılığı en yüksek olan doğal afetler arasındadır.
Ülkemizde hissedilen depremler çoğunlukla küçük veya orta çaplı olmasına rağmen nadir de olsa oldukça şiddetli ve yıkım gücü yüksek şekilde de gerçekleşebilmektedir. Yakın tarihi baz aldığımızda ülkemizde bahsedilen geniş çaplı, şiddetli ve yıkıcı güçteki bir depremi yıllar önce 17 Ağustos 1999 yılında Gölcük depremi olarak hafızalara kazımışken 6 Şubat 2023 tarihinde ise etki alanı ve gücü daha da yüksek olan Kahramanmaraş depremiyle acı bir tecrübe daha yaşamış olduk.
Acı tecrübe olarak andığımız Kahramanmaraş depremi, sadece deprem bölgesinde yaşayan insanları etkilemekle kalmayıp tüm ülkeyi hatta neredeyse tüm dünyayı kapsadı. Bu yüzden bizlerde deprem sonrası yaşanan olumsuz etkilerin her insanda farklı seyrettiğini bildiğimiz için öncelikle bu etkilerin neler olduğunu belirlemek ve bu etkileri yaşayan kişilerin ne yapması ya da ne yapmaması gerektiğini açıklamak üzere bu yazımızı sizlerle paylaşmak istedik.
Deprem; ne zaman olacağına dair önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan, ani bir şekilde bazen hafif ya da orta düzeyde bazen şiddetli şekilde yerde sarsıntı olarak kendini hissettiren, bazen de can ve mal kaybına yol açarak insan yaşamını tehlikeye sokan yıkıcı bir yaşantıdır. Bu yüzden depremin gerçekleşmesi kişilerin kontrolünde değildir. Kontrolün dışında gelişen her şey ise insan için bir tehdit içeren ve travmatik yaşantı ile sonuçlanabilecek risk faktörü niteliğindedir.
Kişilerin sağlığını, yaşamını veya iyi oluşlarını tehlikeye sokan, aniden gerçekleşerek şok ve dehşet duygularını tetikleyip çaresizlik hissettiren yaşantılar psikoloji dilinde “travma’’ kavramı adı altında ele alınır.
Üstelik travma dediğimiz durumu yaşamak için olayı yalnızca bire bir şekilde deneyimlemek gerekmez. Bazen deprem vb. olayları televizyondan izlemek, başka birinden üzücü haberleri duymak, korkutucu görüntülere şahit olmak gibi şekillerde de dolaylı yoldan travmaya maruz kalınarak kişi travmatize olabilir.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan deprem felaketi yalnızca deprem yaşayan kişileri değil, bu depremi yaşamasa da dolaylı olarak depremin getirilerine maruz kalan herkesi çeşitli biçimlerde etkilemiştir.
Deprem olgusundan kaynaklı travmatize olan kişilerde akut dönem olarak adlandırılan ve travmatik olaydan itibaren 1 ay içerisinde ortaya çıkan akut stres belirtileri görülmektedir. Bu nedenle travma sonrası yaşanan akut stres belirtilerinin seyrettiği evrenin geçmesine rağmen kişide travma belirtileri devam ederse bu durum artık travma sonrası stres bozukluğu olarak anılmaya başlar.
Bu akut süreçte zorlayıcı yaşantılarla baş edebilmek için beden ve zihin tarafından otomatik biçimde ortaya çıkan çeşitli tepkiler gelişir. Bu tepkiler; bedensel, zihinsel, duygusal ve davranışsal tepkileri kapsar.
Deprem sonrasında verilecek psikolojik desteğin içeriği ve ne düzeyde olması gerektiği sadece uzmanların yetkisinde profesyonelce ele alınması gereken çok hassas ve çok önemli bir konudur. Bu desteğin kime, nasıl ve ne zaman verileceğini doğru kavrayabilmek için deprem sonrasında yaşanabilecek psikolojik zorlukları tanı düzeyinde ele almak gerekir.
Deprem; ani gelişen, ne zaman olacağı önceden tahmin edilemeyen ve bu yüzden insanların hazırlıksız olması sonucu travma yaşamalarına neden olan doğal bir afettir. Bu yüzden depremi yaşamış, depremde yakınını kaybetmiş, depremi görmüş veya depremi yaşamasa bile depremin yıkıcı etkilerini basından ya da sosyal medyadan duymuş, görmüş olan kişilerde ilk bir ay içerisinde yukarıda saydığımız bedensel, zihinsel, duygusal, davranışsal belirtilerden bazıları gözlemlenebilir. İlk bir ay içerisinde meydana gelen bu durumlar, akut stres bozukluğu olarak değerlendirilir.
Akut stres bozukluğu, travma yaşayan kişilerde genellikle görülen bir durumdur. Bu kişilere psikolojik ilk yardım desteği verilebilir ancak akut stres belirtilerinin görüldüğü dönem tamamlanmadan travmatik deneyimleri işlemlemek adına herhangi bir psikolojik müdahalede bulunulmamalıdır. Deprem gibi doğal afetler sonucunda ilk bir ay içerisinde oluşan ve normal olarak kabul edilen depresif belirtiler şunlardır:
Akut stres belirtileri, travma sonrası stres bozukluğuna dönüşmediği takdirde yaklaşık 1 ay içerisinde kendiliğinden sönümlenebilir. Bu süreç içerisinde azalmayan ya da ortadan kalkmayan bu belirtiler, daha da şiddetlenerek devam ediyorsa bu durumda bir ruh sağlığı uzmanından psikolojik destek alınması gerekir.
Deprem sonrası verilen psikolojik ve bedensel tepkiler eğer 6 aydan uzun bir süre devam ederse kişinin travma sonrası stres bozukluğu yaşadığı söylenebilir. Ancak bunu en sağlıklı biçimde değerlendirecek olan kişi, bir ruh sağlığı uzmanıdır. Travma sonrası stres bozukluğu akut stres döneminin hemen ardından başlayabileceği gibi olayın üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra da yaşanabilir.
Deprem nedeniyle maddi ve manevi kayıpların oldukça yoğun olması insanlarda derin üzüntü ve keder duygularını tetikler. Elbetteki tüm kayıplar derin üzüntüyü getirir. Ancak bu keder ve üzüntünün ne düzeyde ya da ne kadar süre yaşanacağı kaybın kendisi ile doğrudan ilişkilidir. Depremi yaşamamış insanlar kendini ait hissettiği 81 ili olan bir ülkenin 11 ilinin deprem nedeniyle yıkıldığını duyduğunda da büyük bir kayıp yaşamış hisseder ve bu kayıpta yine kederi beraberinde getirir.
Bir ülkede milyonlarca insan olarak bir arada yaşarken 44 binden fazla kişinin kaybını duymak keder ve üzüntünün nedenlerindendir. Kayıplar kişinin daha yakınına uzandıysa kişi evini, eşini, çocuğunu, arkadaşını, akrabalarını ya da sevdiği ve tanıdığı başka kişileri de kaybettiyse o zaman bu kederin şiddeti daha da artar. Özellikle evlat kaybetmiş bir ebeveynin kederi ile ebeveyn kaybetmiş bir çocuğun kederi bu saydığımız kayıplar arasında en çok yakıcı olanıdır.
Derin keder ve üzüntü içerisinde olan kişilerin bazen yaşam enerjisi o kadar çok düşer ki kişide günlük işleri yerine getirememe, kendine veya bir başkasına zarar verme, duş alma, saçını tarama, dişini fırçalama gibi temel kişisel bakımları yerine getirememeye yönelik günlük hayat akışını bozan, kişinin kendisi ya da çevresi için yaşamsal risk oluşturan durumlar ortaya çıkabilir. Bu durumlar gözlemlenmeye başladığında ise gecikmeden kişinin psikolojik destek alması sağlanmalıdır.
Deprem sonrasında yaşanan akut stres bozukluğu ya da depresyon belirtileri toplumun büyük çoğunluğunda gözlemlenebilecek tepkilerdir. Bu açıdan depremi yaşamış ve duygularını düzenlemede zorlanan kişilere yapılacak ilk destek türü; psikolojik ilk yardım desteğidir. Psikolojik ilk yardım, ruh sağlığı uzmanları tarafından yapılabileceği gibi öğretmen, arkadaş, komşu, aile, gönüllü kişiler, öğretmenler gibi pek çok kişi tarafından da sağlanabilir.
Psikolojik destek sürecinde önemli olan nokta; psikolojik ilk yardımı verecek kişinin öncelikle kendi psikolojik iyi oluşunu sağlayabilmesi, bu yardımı vermeye gönüllü olması ve bu yardımın nasıl verileceğine dair bilgiye güvenilir kaynaklardan ulaşmış olmasıdır. Bu kriterleri karşılayan kişiler, ihtiyaç duyanlara psikolojik ilk yardımı sağlayabilirler.
Deprem sonrası psikolojik ilk yardımın genel birtakım ilkeleri olmasının yanı sıra düzeyi ve çerçevesi de yardım edilecek kişinin ihtiyaçları, mevcut imkân ve koşullarına göre şekillenmektedir. Bu nedenle psikolojik ilk yardımın temel ilkelerini öğrenmek, depremden etkilenmiş bireyleri desteklemek açısından son derece faydalıdır.
Yakın tarihimizde ülkemizde yaşanan Kahramanmaraş depremi; pek çok can ve mal kayıpları ile birlikte sadece depremi yaşayan kişilerde değil, depremi yaşamasa da depremi basından ya da başka kişilerden duyan ve gören kişilerde de psikolojik açıdan olumsuz etkiler uyandırmıştır. Bu yüzden depremi ve depremin getirdiği hem maddi hem de manevi kayıplar yaşayan insanların can ve mal güvenliğini sağlamak kadar psikolojik iyi oluşlarını da takip etmek oldukça önemlidir.
“Deprem korkusu nasıl atlatılır?’’ sorusu yaşanan bu sarsıcı süreç sonrasında insanların internet arama motorlarına yazarak araştırdığı ve birbirleriyle konuşarak cevap bulmaya çalıştıkları önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbetteki insanların hafızasına kazınmış olan bu depremin yaşattığı olumsuz etkilerin azalarak kişinin psikolojik olarak toparlanabilmesi için bazı psikososyal destek yöntemlerinin uygulanması önerilebilir. Bu öneriler şunlardır:
Türkiye, fay hatları üzerinde yer alan bir deprem ülkesidir. Bu yüzden ülkemizin herhangi bir yerinde her an bir deprem yaşanma riski vardır. Söz konusu depremlere karşı fiziksel ve psikolojik yönden hazır olmadığımızda deprem büyük yıkımlara neden olarak hem ülkemizde hem de iç dünyamızda telafisi zor hasarlar bırakmaktadır. Bu yüzden deprem sonrasında yaşanan akut stres belirtileriyle kişi kendi kendine baş edemiyorsa mutlaka akut stres dönemi geçtikten sonra kişinin psikolojik destek alması gerekir. Bu kişilerin yaşadıkları psikolojik zorlanmalar, travmaya yönelik yapılan psikoterapi çalışmaları içerisinde ele alınmalıdır.
Kurumumuzda depremin ardından travma sonrası stres belirtilerine yönelik EMDR terapisi, bilişsel davranışçı terapi, şema terapi, sanat terapisi ve dışa vurumcu oyun terapisi gibi terapi yöntemlerini içeren psikoterapi hizmetleri verilmektedir. Bu konuda daha detaylı bilgi almak için bizlerle iletişime geçebilirsiniz.
Mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmeniz dileğiyle…
Önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/hayalet-sevgilim-ghosting/ linkinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler