Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Bebek, çocuk, ergen, yetişkin ya da yaşlı demeden büyük, küçük her yaştan insanın hissedebildiği stres belirtileri asla göz ardı edilmemesi gereken elmanın içine girmiş bir kurt gibidir. Nasıl ki elmanın içindeki kurt, ilk başta elmanın sağlıklı ortamlarda yetiştiğini gösterse de zamanla elmayı içerden kemirip hasta eder ve elma dışarıdan kıpkırmızı dursa da içeriden çürüyüp bitmiştir.
Bu yüzden az stres yaşamda psikolojik dayanıklılığınızı arttırmak için bir miktar iyidir. Ancak sizi kemirmeye başlayan bir kurta dönüşürse destek almak için kurdun elmayı yemesi gibi sizi içerden yiyip bitirmesini beklemeyiniz.
Stres; tehdit eden, değişim ve uyum gerektiren duruma karşı verilen çevresel tepki ya da beklenti içeren bir gerginlik halidir. İnsanların fizyolojik ya da psikolojik dengesini etkileyen her şey kaynağı olarak görülebilir. Stres yaratan tetikleyiciler sadece yaşandıkları zaman değil gündeme geldiklerinde de ‘‘ya olursa’’ düşünceleriyle stres yaratabilirler. Ancak sanılanın aksine stres yaratan durumlar sadece olumsuz olaylar değildir.
Pozitif olaylar, büyük değişim ve uyum gerektiren olaylar da kişide stres yaratabilir. Örneğin boşanma stres yaratan bir durumken evlilik gibi olumlu bir durum için yaşanılan süreç, kişide boşanmadan çok daha fazla stres yaratabilir. Çünkü yeni bir düzene uyum sağlama, yeni bir aile kurma, düğün hazırlıkları içinde yapılması gerekenler ve organizasyon süreci içerisinde yaşanan gerginlikler boşanmadan daha büyük bir stres kaynağı olabilmektedir.
Boşanmanın çocuğa etkileri hakkında daha fazla bilgi almak için https://mutluyasam.com.tr/bosanmanin-cocuga-etkileri/ linkinde bulunan yazımızı okuyabilirsiniz.
Strese neden olan faktörlerin başında değişim gelir. Kişinin hayatındaki değişimlerin büyük ya da küçük, olumlu ya da olumsuz oluşu kişiye stres yaşatması açısından büyük farklar oluşturmayabilir. Stres kaynaklarından bir diğeri ise baskıdır. Bu baskı kişinin kendisine yaptığı daha iyi daha mükemmel olmak, işlerini sorunsuz halletmek gibi bir baskı olabilirken başkalarının, çevrenin, ailenin kişiden beklentileriyle oluşturduğu bir baskı da olabilir. Genellikle baskı sonrası artan stres eğer başarıya ulaşılmışsa veya beklentiler yerine getirilmişse gevşemeyle ve rahatlamayla sonuçlanır. Ancak her stres zamanla kendiliğinden geçmeyebilir ve destek alınmazsa stresin kişinin hayatında sürekli bir kaynak olarak devam edebileceği de unutulmamalıdır.
Bunların yanı sıra engellenme de önemli bir stres kaynağıdır. Amaca ulaşmak için gidilen yolda karşılaşılan her türlü engel kişide stres yaratabilir. Ayrıca çatışmalar yani aynı anda iki farklı şeyin istenmesi ve birbiriyle uyumsuz şeylerin olması stres kaynaklarından bir diğeridir. Bu kaynaklar genellikle çevresel nedenlerle oluşan, kişide başkaları tarafından yaratılan stres faktörleridir. Oysa önemli stres kaynaklarından bir tanesi de insanın kendi kendisine, kendi içinde yarattığı strestir. Özellikle kişinin kendisini başkalarının takdirini, sevgisini kazanacak kadar başarılı, iyi ve memnun edici olmadığını düşünmesi kişinin strese sürüklenmesine neden olan önemli bir faktördür.
Stres, hissedilen şiddeti doğrultusunda her zaman kötü bir tetikleyici olmayabilir. Aksine az veya orta düzeyde sürekli olmayacak şekilde belirli aralıklarla hissedilen stres, kişinin yaşamında psikolojik dayanıklılığını arttırmak için olumlu bile sayılabilir. Ayrıca bu gibi küçük ya da orta çaplı stresin, kişinin bir şeyleri başarması için olumlu bir motivasyon kaynağı olduğu da bilinmektedir. Aşırı stresli durumlar kaçınılmaz olarak kişilere zarar verirken orta derecede ya da hafif düzeyde olan stres diğerinin tam aksine büyüme, olgunlaşma, başarıya doğru yönelme ve kişinin kendisine olan güvenini artırması açısından yararlı sayılmaktadır.
Stresle baş etmede herkes aynı oranda yeterli olamayabilir. Bu durumda kişinin karakteristik özellikleri stresle baş etmesinde oldukça önemlidir. Bazı insanlar çok büyük streslerle kolaylıkla başa çıkabilirken, bazı kişiler daha küçük stres kaynakları karşısında çaresiz kalabilirler. Kişilerin stres kaynaklarına farklı tepkiler göstermelerinin nedeni “stres kaynağını nasıl algıladıkları ve stresle nasıl baş etmeye çalıştıkları” ile ilişkilidir. Daha açıklayıcı olmak gerekirse stres kaynağının ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğu, olayın ne kadar yakınında olduğu, kişinin o olayı nasıl anlamlandırdığı ve sonuç olarak o duruma nasıl tepki verdiğine göre kişide oluşan stresin büyüklüğü de değişebilir.
Örneğin bazı kişilerin psikolojik dayanıklılıkları onların stres yaratan olayları algılama ve o durumlarla baş etme şekillerini olumlu olarak etkilediği için bu kişiler strese daha çok dayanıklı olabilmektedirler.
Ancak her insan stres altındayken farklı tepkiler vermektedir. Örneğin bir felaket anında bazı kişiler hemen olayın üzerine gitmeye, yaşanılan durumla ilgili çözümcül yollar aramaya, birtakım şeyler yapmaya çalışırken, bazı insanlar ise başlangıçta biraz duygusal olarak sarsılmakla birlikte kolay toparlanabilirler. Yine aynı olaylar karşısında bazı kişiler stres yüzünden hızlıca şoka girip, donakalma yaşadığı için tepki veremezken, kimi insanlarsa yaşanılan stres verici olayı tamamen inkâr ederek, yadsıyarak, görmezden gelerek stresle baş etmeye çalışırlar. Kişilerin strese verdikleri tepki ve stresten etkilenme düzeyleri de bu şekilde kendi bireysel özellikleriyle farklılaşabilir. Bireylerin bu özellikleri stresle baş etmedeki başarılarının üzerindeki en önemli faktördür.
Stresin de kaygı gibi benzer fiziksel bazı bulguları vardır. Bunlar; kalp çarpıntısı, terleme, tansiyon yükselmesi, yüz kızarması, titreme, mide bulantısı olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra stres kişide bazı duygusal belirtileri de ortaya çıkarmaktadır. Kendini boşlukta hissetme, depresif ve öfkeli hissetme, kontrolünü kaybetmiş gibi hissetme, çabuk ağlama durumları da duygusal belirtilerden bazılarıdır. Davranışsal belirtiler ise yapılacak şeyi sürekli erteleme, yapmaktan kaçınma ya da çok fazla çalışma gibi durumlar olabilir.
Yine aynı şekilde az veya çok yemek yeme, az veya çok uyuma, alkol, sigara kullanımının artması da stresin davranışsal belirtileri arasındadır. Aşırı stres zihinsel olarak da bazı belirtilere neden olabilir. Bunlar, unutkanlık, konsantrasyonda azalma, kişilerarası ilişkilerde bozulma, kararsızlık, zihin kargaşası, aşırı endişe, sosyal alanlara yönelik ilgilerde azalma ve bir türlü organize olamama şeklinde görülür.
Stres kendi başına kişinin günlük hayatını olumsuz şekilde etkileyebilen bir sorundur. Ama uzun süreli ya da baş edilemeyen stres daha önemli, daha yoğun kronik birtakım hastalıklara neden olabilir. Bu yüzden stresin kaynağı ne olursa olsun sağlıklı biçimde baş etmek gerekir.
Stresle baş etmenin birinci yolu sorunla yüzleşmektir. Strese neden olan etkeni bulmak, onun nasıl algılandığına bakmak, onun nasıl çözümlenebileceğine dair çeşitli stratejiler oluşturmak gerekir.
İkincisi ise strese neden olan durumla uzlaşmaktır. Stres kaynaklarının bazıları kusursuz olmak, herkes tarafından taktir edilmek, sorunsuz bir hayat yaşamak gibi aslında hayatta hiç kimsenin dört dörtlük olamadığı gerçek dışı beklentilere kişinin bir tek kendisinin ulaşamadığını düşünme yanılgısıyla ilişkilidir. Bu gibi durumlarda kişinin kendisine haksızlık edercesine yüklenmesini ve gerçek dışı beklentileri ayırt edebilmesini sağlayarak durumla uzlaşmak ve yaşama bakış açısında bazı değişiklikler yapmak stresle baş etmede iyi bir yöntemdir. Çünkü hepimiz ne yaparsak yapalım, hayatımız nasıl giderse gitsin stres yaratan kaynaklar her zaman olacaktır.
Bu yüzden stres yaratan kaynaklarla başa çıkmada doğru baş etme yöntemlerini kullanmak çok önemlidir. Alkol, sigara, madde kullanmak gibi stresle başa çıkma yolları genellikle işlevsiz olan yanlış yollardır ve sorun çözmek yerine daha büyük yeni sorunların temelini oluşturmaktadır.
Kronik endişe, karamsarlık, negatif iç sesler, gerçekçi olmayan beklentiler, olumsuz, sağlıksız ve esnek olmayan düşünce kalıpları kişileri daha stresli bireyler haline getirmektedir.
Bu yüzden kişinin kendisini tekrar daha rahat hissedebilmesi için kaynağının ne olduğunun tespit edilmesi gerekir. Stres kaynağı her zaman görülen kaynak olmayabilir. Örneğin iş stresi yaşayan bir kişinin ana kaynağı işin kendisi değil de kişinin kendisini yetersiz ve değersiz görme algısı olabilir. İşte psikoterapi sürecinde psikologlar danışanla beraber kişinin yaşadığı gerçek stresin kaynağını bulmak için kişiye yardımcı olmaya çalışırlar.
Danışan, psikoloğun rehberliğinde “Beni strese sokan gerçek şey nedir?” sorusunun cevabını arar. Yaşam çok hızlı bir şekilde aktığı için kişi bir yerde kendisini yaşamının kontrolünü taşıyan ipin ucunu kaçırmış hissedebilir ve kendisinin gerçekte ne yaşadığını, yaşadığı stresin kaynağının nereden geldiğini fark edemeyebilir. Bu nedenle stres kaynaklarının bulunması son derece önemlidir.
Devam eden psikoterapi seanslarında kişiyi strese sokan kaynaklar tespit edildikten sonra psikolog stres kaynaklarının analizinin yapılması yönünde danışanıyla çalışmaya devam edebilir. Bu stres kaynakların bazıları kişinin tamamen değiştirebileceği, bazıları kısmen değiştirebileceği, bazıları ise hiç değiştiremeyeceği kaynaklar olabilir. Dolayısıyla kişinin değiştirebileceği stres kaynakları için uygun yolu, yöntemi belirlemek ve değişim yolunda kişinin ihtiyacı olan cesareti kazanmasını sağlamak psikolojik destek süreci içerisinde hedeflenen bir sonuçtur. Ayrıca psikoterapi seansları boyunca kişinin kısmi olarak değiştirilebileceği stres kaynaklarıyla baş edebilmesi için hayatında yapabileceği değişiklikleri yaptıktan sonra stres kaynağının değişmeyen kısmı için danışanla bilişsel veya şema kökenli çalışmalar yapılabilmektedir.
Stres kaynağının danışan tarafından hiç değiştirilemeyecek kısımları için ise danışanda kaynağıyla baş edici veya duruma göre uzlaştırıcı düşünceler oluşturmak için yine bilişsel düzeyde veya şema kökenli çalışmak ya da travmatik anılara yönelik EMDR terapisi çalışmaları yapmak danışan için oldukça faydalı olabilmektedir.
Elbette ki hayatta herkesin başına olumlu olumsuz birtakım olaylar gelir. Kişi bu olaylara çeşitli anlamlar atfeder. “İyi mi, kötü mü, felaket mi?” şeklinde kişi olaylara çeşitli yorumlar getirir. Kişinin zihninde oluşan bu gibi sorulara verdiği cevaplar onu bir karara götürür yani zihninde yaşadığı olaya dair çeşitli düşünceler oluşur. Oluşan düşünceler de kişide bazı duygular oluşturur. Bu duygular da kişiyi çeşitli davranışlara iter. Yani stres kökenli olaylar sonrasında düşünceler duyguyu, duygular da davranışları etkiler. Dolayısıyla kişiyi strese sürükleyen en önemli faktör hatalı, sağlıksız düşüncelerdir.
Mutlu Yaşam Psikolojik Danışmanlık Merkezinde yürüttüğümüz psikoterapi seanslarımızda esas amaç stres kaynağını besleyen kişideki çarpıtılmış, sağlıksız düşünceleri ortaya çıkarmaktır. Düşünce çarpıtmalarını ortaya çıkardıktan sonra Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, EMDR Terapisi, Çocuklarda Oyun Terapisi gibi teknikleri kullanarak çarpıtılmış düşüncelerin yerini gerçekçi ve sağlıklı düşüncelerin alması doğrultusunda çeşitli çalışmalar yapılır. Psikoterapi sayesinde danışanlarımız yaşadığı olayları daha gerçekçi ve sağlıklı bir şekilde yorumlamayı öğrenir ve bunun sonucunda daha olumlu duygular hissederek danışan kendisini daha rahat hissettiği bir yaşam sürer.
Stresten uzak sağlıklı bir yaşam sürmeniz dileklerimizle..
Bir önceki yazımız için https://mutluyasam.com.tr/cam-tavan-sendromu-nedir/ linkine tıklayabilirsiniz.
İçerikler