Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Her insan, yaşamı boyunca en az bir kere duygularını uçlarda yaşayarak kendini aşırı coşkulu ya da aşırı mutsuz hissedebilir. Bu durum baş edilebilir bir boyutta ilerlediğinde ve uzun süre devam etmediğinde herkes için normaldir. Ancak bir kişinin duyguları uçlarda hissetme durumu belirli periyotlarla kronik şekilde devam ettiği zaman duygudurum hali artık sağlıklı bir dalgalanma içerisinde değildir.
“İki uçlu mizaç bozukluğu” ya da “iki uçlu duygudurum bozukluğu” olarak Türkçeye çevrilen bipolar bozukluk, birçok bilimsel kaynakta “manik depresif bozukluk” adıyla da yer almaktadır. İki uçlu olarak ifade edilmesinin sebebi, kişinin duygudurumunun iki uçta gezmesi, sabit, süreğen ve stabil bir ruh halinin gözlemlenememesidir. Bu iki uç dönem; manik dönem ve depresif dönem olarak adlandırılır.
Manik dönemin daha hafif şekilde ortaya çıkmasıyla hipomanik dönemler meydana gelebilir. Hem depresyon hem de mani belirtilerinin bir arada görüldüğü karma dönemlerde bipolar bozuklukta karşımıza gelmektedir.
Herkes hayatın akışı içerisinde ruhsal durumlarında inişler-çıkışlar yaşayabilir. Bipolar bozukluk yaşayan kişilerde ise, bu iniş-çıkışlar daha ağır geçerek, kişinin günlük işlevselliğini, diğerleriyle ilişkisini, okul ve işteki başarısını olumsuz yönde etkiler.
İlgi ve motivasyon kaybı, zevk alamama, aşırı veya gerçekçi olmayan bir suçluluk duygusu, değersizlik, mutsuzluk, konsantrasyon güçlüğü, yineleyen ölüm ve intihar düşünceleri gibi belirtiler gözlenir. İştahın değişmesine bağlı kilo kaybı veya artışı, uyku düzeninde bozulma, cinsel istek kaybı, yorgunluk hissi, enerji kaybı gibi belirtiler de depresif dönemde görülen belirtilerdendir. Bu belirtiler kişinin yakınları tarafından da fark edilir düzeydedir.
Taşkın, coşkulu, neşeli ve cesur olma, çabuk kızma, enerji düzeyinde ve aktivitede artışın olması en sık karşılaşılan belirtiler arasındadır. Aktivite artışı olarak çok konuşma, yorulmaksızın aşırı gezme, lüzumsuz ve düşünmeden para harcama, kontrolsüzce cinsel ilişkiye girme, aşırı yaratıcı fikirlerin ortaya çıkması ve sık sık risk alıcı davranışlarda bulunma hali de bu dönemde sıklıkla gözlemlenen davranışlardandır.
Manik dönemde olan bireylerde düşünce uçuşmaları, dikkatin artmasına rağmen dikkati sürdürmede güçlük, az uykuyla dinç hissetme, özgüven ve özsaygı düzeyinde belirgin artışın olması, başkalarına rahatsızlık verici ya da saldırgan davranışlar göstermesi de sıklıkla görülebilmektedir. Ağır manilerde psikotik belirtiler (büyüklük sanrıları vb.) ve saldırganlık da görülebildiğinden, bu durumda kişinin kendisine veya bir başkasına zarar vermesinin önüne geçmek amacıyla tedavi için hastaneye yatışı gerekir.
Belirgin bir motivasyon artışı görülür. Mani döneminden daha hafif belirtilerle seyreder. Ancak, manideki coşkulu, taşkın ya da çabuk kızan, olağandışı ve sürekli duygudurum hali hipomani döneminde en fazla 4 gün sürer. Bu dönemde kişiler kendilerinde bir değişim olduğunu fark etmeseler de, yakın çevreleri bu değişimi fark edebilirler.
Mani döneminden ayırt edici başka bir özellik de hipomanide psikotik belirtilerin görülmemesi ve kişinin işlevselliğindeki bozulmanın hastaneye yatmasını gerektirecek düzeyde olmamasıdır.
Bipolar bozukluğa sahip olan kişilerin %40’ının hayatları boyunca en az bir kez yaşadıkları, depresyon, mani ve hipomani belirtilerinin bir arada görüldüğü dönemdir.
Bipolar bozukluk, genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde ortaya çıksa da her yaşta görülebilmektedir. Toplumda yaşam boyu görülme sıklığı %1-2 oranındadır. Kadınlar ve erkekler arasında görülme sıklığı açısından bir fark olmadığı saptanmıştır.
Bipolar bozuklukta genetik yatkınlık önemli bir risk olarak görülmektedir. Hiçbir akrabasında bipolar bozukluk tanısı olmayan kişilerde bipolar bozukluğun görülme olasılığı %1-2 iken, birinci dereceden yakınlarında bipolar bozukluk tanısı olan kişilerde bu olasılık %7-8’e yükselmektedir. Tek yumurta ikizlerinden birinde bipolar bozukluk varsa diğerinde bipolar bozukluk görülme olasılığı %45-60’a kadar yükselmektedir. Bipolar bozukluğun görülmesinde çevresel, hormonal, nörobiyolojik, ve nörokimyasal faktörlerin de etkisinin olabileceğinden söz edilmekte ve bu konudaki araştırmalar devam etmektedir.
Bipolar bozuklukta süreci en iyi şekilde yönetmek için psikiyatrik müdahalenin (ilaç tedavisinin) ve psikoterapi sürecinin bir arada ilerlemesi gerekir. Özellikle bilişsel davranışçı terapi yönteminin ve aile terapilerinin süreç üzerinde etkili olduğu gözlenmiştir.
Yukarıda bahsedilen belirtiler size de tanıdık geliyorsa, mümkün olan en yakın zamanda destek almanız size ve yakınlarınıza fayda sağlayacaktır.
Bipolar bozukluk %90 oranında kendini tekrarlayabilen bir rahatsızlıktır. Bireyin işlevselliğini bu denli kısıtlayan duygudurum bozukluğunun belirtilerini azaltmak ve tekrarlanma riskini en aza indirmek için psikoterapi sürecinde doğru müdahalelerin yapılması oldukça önemlidir. Ayrıca, bipolar bozukluk, DEHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) gibi rahatsızlıklarla sıkça karışabildiğinden, danışanın iyi bir klinik gözlemden geçmesi de süreci hızlandıran önemli bir faktördür.
Mutlu Yaşam bünyesindeki psikologlar, bipolar bozukluk yaşayan danışanlarına doğru müdahalelerde bulunmaktadır. Bipolar bozukluk ile çalışırken psiko-eğitim aşaması çok önemlidir. Uzmanlar, danışanların kendilerinin ve ailelerinin rahatsızlık ve psikoterapi süreci ile ilgili bilgilendirilmesi konusunda oldukça hassaslardır. Gerekli psiko-eğitim verildiğinde, danışan rahatsızlığı ile ilgili bilgi sahibi olup, psikoterapi sürecine daha hazır hisseder ve yakınları bu süreçte danışana nasıl yaklaşmaları ve nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda yetkin hale gelirler. Ayrıca, uzmanlar, danışanlarının detaylı öykülerini, gerçek dışı düşüncelerini, bedensel duyumlarını ve güçlü yönlerini kapsamlı bir şekilde değerlendirerek, danışanlarına uygun psikoterapi yöntemini belirler.
Psikologlar, belirledikleri psikoterapi yöntemine göre, danışanlarının gerçek dışı düşünce ve inançlarını fark ederek değiştirmesini, daha işlevsel davranışlar sergilemesini, bedensel duyumlarını tanımasını, sosyal beceri kazanmasını, güvenli alan egzersizi, nefes-gevşeme egzersizleri ve imajinasyon yöntemi gibi yöntemlerden yararlanarak baş etme becerileri geliştirmesini sağlar. Böylece danışanların günlük hayatlarında da terapi sürecinde öğrendiklerini devam ettirebilmeleri için ev ödevleri vererek, baş etme becerilerinin ve güven duygularının pekişmesini destekler.
Danışan, psikoterapi sürecini sonlandırmaya hazır olduğunda bir bitirme seansı planlanarak, danışanın sürece başladığı ilk günden şu ana kadarki kazanımları gözden geçirilir, danışana kapsamlı geribildirim verilerek psikoterapi süreci sonlandırılır.
Uzmanlar gerek gördüğünde, aile terapisi ile de süreci destekler. Böylece özellikle mevsim geçişlerinde bir değişim olduğunda danışanların yakınları bunu kolaylıkla fark edebilir ve harekete geçebilirler.
Sizler de kendi duygularınızın ya da sevdiklerinizin duygularının uçlarda olması nedeniyle hayatı riskli bir taraftan yaşıyorsanız, hekiminizin önerdiği ilaç tedavisinin yanında size eşlik edeceğimiz psikoterapi seansları için bizimle irtibata geçebilirsiniz.
“Mutlu bir yaşam her bireyin en doğal hakkıdır.”
Sevgilerimizle…
Bir önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/kendini-gerceklestirmek-ne-demek/ linkinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler