Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Adres
Cumhuriyet Mah. Dekanlar Sok. No:2 D:1 Süleymanpaşa-TEKİRDAĞ
Danışan Destek Hattı
0850 307 57 22
Günümüz modern dünyasının getirdiği yoğun stres, baskı ve hızlı yaşam temposu, birçok insanın zihnini ve bedenini olumsuz etkilemektedir. Bu etkilerin en belirgin sonuçlarından biri de anksiyetedir. Anksiyete, toplumda yaygın olarak görülen duygusal bir tepki olmasına rağmen, uzun dönemli ve yoğun şekilde yaşandığında ciddi sağlık sorunlarını ortaya çıkarabilir. Bu ciddi sorunlardan biri de anksiyeteden kaynaklanan uyku bozukluğudur. Ancak uyku ve anksiyete arasındaki bu karmaşık ilişki, hem zihinsel hem de fiziksel sağlık açısından önemli sonuçlar doğurabilir.
Anksiyete, kişinin sürekli endişe ve kaygı içinde olmasına yol açar; bu da uykusuzluğa neden olabilir. Bu durum ise zaman içerisinde tam bir kısır döngüye dönüşür. Artan anksiyete, uykusuzluğa yol açarken, aynı zamanda yetersiz uyku da kaygı bozukluğu düzeyini arttırmaktadır. Bu yüzden anksiyete yaşayan bireyler, genellikle gece uykularını düşünce döngüleri veya endişeler nedeniyle bölerek, uyku sürecinde dinlenmeleri gereken zaman dilimi içinde düşünerek hem vücudunu hem de zihnini daha fazla yorarlar. Ancak bu durumun sonunda kişinin yaşam kalitesi düşer ve günlük işlevsellik de olumsuz şekilde etkilenir.
Anksiyete bozuklukları, yoğun endişe, korku veya panik atakların baskın olduğu ruhsal sağlık sorunlarıdır. Bu sorunlar psikoloji literatüründe duygu-durum bozuklukları olarak da tanımlanır. Uyku kalitesinin bozulmasına neden olan anksiyete bozuklukları ise şöyledir:
Sürekli, aşırı ve kontrol edilemez endişeli düşüncelerin baskın olduğu duygu durum halidir. Yaygın anksiyete bozukluğu yaşayan bireyler ‘’Ya başıma kötü bir şey gelirse, ya ona bir şey olursa’’ gibi kendisiyle ilgili sürekli endişeli düşüncelere kapılırlar. Bu sebeple de uykuya geç dalma, uyuyamama, kabus görme ve sık sık uyanma gibi uyku problemleri yaşarlar..
Bireyin önceden fark edemediği, aniden gelen yoğun kalp çarpıntısı, düzensiz nefes alıp verme, nefes darlığı yaşadığına inanma, terleme, ve nabız yükselmesi nedeniyle panik içinde olma halidir. Bu panik belirtileri, şiddetli ataklar halinde belirli aralıklarla yaşanabilir. Bu durumda bireyler uyurken veya uyumadan önce fiziksel semptomları hakkında geliştirdikleri felaketleştirici düşünceler sebebiyle uykuya dalmada güçlük çekerler.
Söz konusu felaketleştirici düşüncelerin başında kalp krizi geçirme, bayılma ya da kendisine kötü bir şey olacağına ve kimsenin ona o an yardım edemeyeceğiyle ilgili inançlar gelir. Bu nedenle bu kişiler sürekli kalbini dinlemeyi, nabzını saymayı ve nefesine odaklanmayı alışkanlık haline getirirler. Uyku süreci insan yaşamında gevşediği, kontrolü elden bıraktığı ve bilincini dış uyaranlara kapattığı bir süreçtir. Ancak panik bozukluğu olan kişiler kalp krizi geçirme, bayılma gibi hayati fonksiyonlarıyla ilgili kendilerini tehdit altında hissettikleri için psikolojik destek almadan kendi başlarına rahatlayıp uykuya dalmaları daha zor hale gelir.
Topluluk önünde konuşma veya sosyal etkileşimler gibi durumlar karşısında aşırı kaygı hissetmeyi içeren bir durumdur. Sosyal anksiyete bozukluğu yaşayan bireyler genellikle ‘’Topluluk içinde ya bana soru sorarlarsa, ya cevap veremezsem, ya gülünç duruma düşersem, ya saçmalarsam, ya konuşurken kızarırsam, acaba benimle ilgili ne düşünürler?’’ gibi endişeli düşüncelerin etkisi altında kalarak bu düşünceleri ruminasyona çevirirler.
Ruminasyon; tekrarlayıcı bir şekilde devam eden olumsuz düşünceler olarak açıklanırken, psikoloji literatüründe bu terim zihinsel geviş getirme olarak da karşımıza gelir. Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler ruminatif düşünceler nedeniyle uykuya dalmada güçlük, kabus görme, sık sık uyanma ve uykusuzluk gibi belirtileri de sıklıkla yaşarlar.
OKB, sürekli akla gelen zorlayıcı ve takıntılı düşünceler (obsesyon) ve bu düşünceleri bastırmak için yapılan tekrarlayıcı davranışlar (kompulsiyon) ile karakterizedir. Örneğin başına kötü bir şey gelecek endişeleri içeren obsesyonları olan biri, pijamasının üstünü 7 kere giyip çıkarırsa ancak başına kötü bir şey gelmesinin önüne geçeceğine inanarak bu ve bunun gibi birçok tekrarlayıcı davranışı yapabilmektedir.
Obsesyon ve kompulsiyon arasında gerçek bir neden sonuç ilişkisi olmamasına rağmen bireyin geliştirdiği takıntılı inançlar nedeniyle bu durum zihninin sürekli obsesyon ve kompulsiyonlarla meşgul olmasına neden olur. Bu durum da uyku düzenini olumsuz şekilde etkiler. Kişide uykuya dalmadan önce belli düşünceleri veya davranışları gerçekleştirmeye dair duyulan yoğun istek sebebiyle bu kişilerin uyku süreleri azalabilir, rahatlamak için kompulsif davranışı doğru yaptığından emin olamadığı için obsesif düşüncelerin ve kompulsif davranışların durması giderek zorlaşır. Tüm bunların sonucunda ise uyku kalitesi ciddi düzeyde bozulur.
Travmatik bir olayın ardından tekrarlayan kabuslar, travmatik anılardan kaçınma davranışları uyku sorunlarına neden olan bir durumdur. Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bireyler genellikle uykudan önce veya uyku esnasında geçmişte yaşadıkları travmatik anıları hatırlayarak yoğun stres yaşamaya başlarlar. Stres ise dinginleşme, rahatlama ve gevşemeyi sağlayan uyku hali ile ters düşen bir durum olduğu için kişi uykuya dalmada güçlü çeker ve uyku kalitesinde bozulma yaşanır.
Özgül fobi, belirli bir nesne, durum veya etkinlikle ilişkili yoğun ve irrasyonel bir korku reaksiyonu olarak ortaya çıkar. Örümcek fobisi (araknofobi), kapalı alan fobisi (klostrofobi) ve karanlık fobisi (niktofobi) gibi fobiler bunlardan sadece birkaçıdır. Dünyada insanlar; köpek fobisi, uçağa binme fobisi ve evlilik fobisi gibi birçok fobi çeşidi yaşayabilmektedir. Ancak fobiler de özünde yoğun endişe içeren düşüncelerle ortaya çıktığı için bu düşünceler anksiyete semptomlarını tetikleyerek uyku kalitesinin bozulmasına neden olmaktadır.
Uyku bozukluğu; uyuma, uyanma veya uyku kalitesi gibi uyku süreçlerinin normalden sapmasıyla karakterize edilen bir durumdur. Bu bozukluklar, uyku alışkanlıklarını, uyku düzenini ve uyku kalitesini etkilemektedir. Başlıca uyku bozuklukları şunlardır:
Uykusuzluk problemi, hiç uyuyamama veya uyandıktan sonra tekrar uyuyamama gibi sorunlar olarak karşımıza gelir. Stres, kaygı, depresyon gibi psikolojik faktörler de insomnia yol açabilir. Aynı zamanda parlak ışık altında ya da gürültülü bir ortamda uyumaya çalışma, telefona ve televizyona bakarak uyuyakalma, gece su içme veya tuvalet ihtiyacı ile yataktan kalktıktan sonra tekrar yatağa dönüldüğü gibi telefona bakma gibi kötü uyku alışkanlıkları ile düzensiz uyku saatleri insomnia bozukluğunun (uykusuzluk) sebepleri arasında yer alabilir. Özellikle anksiyete uykusuzluk durumuyla çok iç içe bir duygu durumdur.
Yoğun anksiyete yaşayan kişiler günlük hayatın koşuşturması içerisinde iş yaparak, birileriyle görüşerek ya da dikkatlerini başka şeylere vererek endişeli düşünce yapısıyla baş etmeye çalışırlar. Ama gün geceye döndüğünde, herkes kendi evine ve köşesine çekildiği zamanlarda anksiyeteli kişiler için zihinlerindeki endişeler daha çok ortaya çıkmaktadır. Bu endişelerin en yoğunlaştığı zamanlar ise daha çok uyku öncesi saatler veya yatağa yattıktan sonra düşünmekten uyuyamama halinin ortaya çıktığı anlardır.
Anksiyeteli kişiler bu anlarda genel olarak olumsuz düşüncelerine odaklanarak kendilerini bu düşüncelerin içinde kaybolmuş şekilde bulurlar. Bu düşünce girdabı anksiyeteli kişilerde özellikle uyku zamanında şiddetlenerek ortaya çıkmaktadır. Söz konusu koşullarda kişi genellikle endişeli düşünceler sebebiyle uykuya dalamamakta ve rahatlayıp uykuya geçememektedir. İlerleyen evrelerde bu durumda başlı başına bir uyku anksiyetesine dönüşerek hem uyku bozukluğunun hem de anksiyete belirtilerinin eş zamanlı devam ettiği bir durum olarak karşımıza gelir.
Uyku sırasında solunumun geçici olarak durması, sağlıklı, ritmik ve düzenli nefes alışverişinin bozulması veya yetersiz nefes alıp verme durumu olarak açıklanır. Uyku apnesi;
Uyku apnesinin düzeyi arttıkça kişinin yaşam kalitesi de ciddi düzeyde bozulur. Çünkü bu kişiler zihin ve beden sağlığı için gerekli olan kesintisiz kaliteli uykunun bozulması nedeniyle stres düzeylerini yüksek ve zihinsel zindeliklerini de düşük hissederler. Bu durum onların dalgınlaşmalarına, unutkan olmalarına ve sakarlaşmalarına neden olduğundan dolayı gün içinde sürekli kontrollü kalma çabaları anksiyete düzeyini yükseltir.
Bahsedilen uyku bozukluğu, aşırı gündüz uyuklamaları, kısa dönemli uyku periyotları, ani kas güçsüzlükleri veya duygusal tepkilerle karakterize edilen bir durumdur. Narkolepsisi olan kişi, yeterli düzeyde uyusa bile yaşanan yorgunluk durumunu uyuyarak gideremez. Narkolepsi genellikle genetik faktörlerle ilişkilendirilir ve merkezi sinir sistemi sorunlarına bağlı olabilir. Daha çok genetik faktörlü olarak ortaya çıkan narkolepsi semptomları, kişinin sosyal ve işlevsel yaşamını olumsuz etkileyerek anksiyete belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Paeasomni, uyku sırasında oluşan tuhaf davranışları içerir. Kâbuslar, gece terörleri olarak ifade ettiğimiz uykunun ilk yarısında aniden korku ve panik hissi ile uyanmak, somnambülizm dediğimiz uyku sırasında yürüme yani uyurgezerlik parasomnia belirtilerine örnek sayılabilir. Bunun sonucunda ise kişi, uyku sırasında ortaya çıkan bu durumların her gece tekrarlaması endişesiyle uyku anksiyetesi yaşayabilmektedir.
Huzursuz bacak sendromu, kişinin istirahat halindeyken ya da uyurken bacaklarında rahatsızlık veya kaşıntı gibi hoş olmayan duyumlar yaşadığı bir durumdur. Bu rahatsızlık, genellikle bacaklarda hareket etme ihtiyacını tetikler. Dolayısıyla uyumayı zorlaştırarak uykusuzluğa yol açar.
Huzursuz bacak sendromu yaşayan bireyin uyku sırasında bacaklarında hissettiği rahatsızlık nedeniyle zihni, vücudunun rahatlamasına engel olur ve odağı bacaklara yöneltir. Bu sebepten dolayı birey, uyku evresine kolay geçemez. Ancak uyku kalitesi bozulmuş bir bireyin günlük hayatta da rahat ve huzurlu olması beklenemez. Birey uyku saati geldiğinde bacaklarında aynı rahatsızlığı hissedeceği endişesi ile dinlenmeye çekilmekten kaçınır. Bu kaçınma durumu ise anksiyete kaynaklı uyku bozukluğunun nedenlerinden biri olarak karşımıza gelir.
Sirkadiyen ritim; dünyanın kendi ekseni etrafında 24 saatlik dönüşü sonucu tüm canlılar üzerinde oluşturduğu biyolojik, fizyolojik ve psikolojik ritimlerin tekrar edilmesi anlamına gelir. Bu ritim sayesinde canlıların çok büyük bir bölümünde gündüz olduğunda uyanma gece olduğunda da uyuma döngüsü oluşur. Ancak bu döngü bazı nedenlerden dolayı bozulabilmektedir. Bu nedenlerin başında; Amerika veya Uzak Doğu ülkelerine yapılan uzun uçak yolculukları sonrasında ülkemizle arasında uzun saat farkının olmasından kaynaklı vücudun sirkadiyen ritminin bozulması vardır.
Uzun saat uçak yolculuğu yapılmasına rağmen ülkemizle arasındaki saat farkından dolayı sanki çok az saat geçmiş gibi farklı bir saat diliminin içinde kendini bulan kişi bu döngüye içsel olarak ayak uydurmakta zorlanır. Örneğin Türkiye’den sabah 07.55 uçağıyla Amerika New York’a uçan bir kişi 12 saate yakın direk uçak yolculuğu yapmasına rağmen Amerika’da New York şehrinin üzerinde bulunduğu meridyen farkı ve o ülkenin kullandığı saat uygulaması farklarından dolayı New York’a sabah 11.10’da varmış olur. Aslında kişi ve gece gündüz döngüsünü oluşturan 12 saate yakın bir yolculuk yapmasına rağmen meridyen farkından dolayı o günün gecesini hiç yaşayamaz ve aynı kişi 24 saatten fazla bir süre sadece aynı günün gündüzünü iki defa yaşıyor gibi hisseder. Bu durum ise jet lag sendromu olarak açıklanır.
Bir haftaya kadar uzayabilen söz konusu sendrom, uyku uyanıklık döngüsünde bozulmaya neden olur. Aynı şekilde vardiyalı çalışma saatleri, iş nöbetleri, gece hayatı gibi gece enerjik olup gündüz uyumaya yönelten aktiviteler de vücudun sirkadiyen ritminin bozularak uyku bozukluğunun ortaya çıkmasında tetikleyici rol oynamaktadır.
Anksiyete sebebiyle oluşan uyku bozukluklarıyla başa çıkmak için çeşitli stratejiler ve yaşam tarzı değişiklikleri uygulayabilirsiniz. Unutmayın ki her birey farklı olduğundan, etkili olabilecek yöntemler kişisel tercihlerinize ve ihtiyaçlarınıza göre değişebilir. Anksiyete kaynaklı uyku sorunlarına yönelik en çok tavsiye edilen önerileri sizler için bu yazımızda derledik. Bu öneriler şöyledir:
Düzenli uyku saatlerine uymaya özen gösterin. Her gün aynı saatte yatağa gitmek ve aynı saatte uyanmak, biyolojik saatinizi düzenlemeye yardımcı olur. Ayıca uykunuzun verimli olabilmesi için uygun uyuma süresini belirlemeniz gerekir. Genellikle yetişkinler için 6-8 saat uyku önerilir, ancak bu süre kişisel ihtiyaca göre değişebilir. Bunun için her gün aynı sıralamayı takip eden bir uyku rutini oluşturun. Düzenli olarak bu uyku rutinine uymak, zihninizi uyumadan önce sakinleştirmeye yardımcı olacaktır.
Eğer gece geç saatlere kadar uyanık kalmak zorunda kaldıysanız, yine de ertesi gün uyku düzeninizi korumaya çalışın. Eğer uykusuz kaldığınız için yorgunluk belirtileri hissederseniz uyku saatinize yakın olmayan gün içindeki bir saat aralığında kısa bir uyku uyuyabilirsiniz. Ancak bu kısa uyuklamalar akşama yakın bir saatte yapıldığında ve akşam saatinde uyanma olduğunda vücut kısa süreli dinlenme yaşadığı için tekrar uzun süreli gece uykusuna geçmeyi erteleyebilir. Bu yüzden sağlıklı rutini bozmadan devam etmek hem anksiyete yönetimi için hem de sağlıklı uyku döngüsü için çok önemlidir. Ek olarak, Uyku dışındaki aktiviteleri yatak odasında yapmaktan kaçının. Yatak odasını sadece uyumak için kullanmak, zihni sadece uyku ile ilişkilendirecektir.
Yatmadan önce rahatlatıcı aktiviteler yaparak zihni sakinleştirin. Kitap okumak, hafif meditasyon, nefes ve gevşeme egzersizleri veya rahatlatıcı müzik dinlemek gibi aktiviteler uykuya geçişi kolaylaştırabilir. Aynı zamanda uyumadan önce stres yaratan düşünceleri bir kenara bırakmaya çalışın. Bu düşüncelerinizi mümkün olduğunda gün içinde düşünmeye, not etmeye ve çözümler bulmaya gayret edin.
Yatağa yattığınızda uykuya dalmak için 15 dakika bekleyin. Eğer uykuya dalamazsanız kendinizi zorlamayın. Klasik müzik dinlemek, kitap okumak ve nefes egzersizi yapmak gibi uykunuzu getirmeye yardımcı olan aktivitelerden faydalanmaya çalışın. Bu süreçte uyku öncesinde uygulanan stres yönetimi teknikleri, uyku öncesi anksiyete düzeyinizi azaltarak rahat bir zihinle uykuya dalmanıza yardımcı olur. Dolayısıyla uyuyamadığınızda meditasyon, nefes egzersizleri ve yoga gibi egzersizler deneyebilirsiniz.
Sağlıklı bi uyku için uyuduğunuz odayı karanlık, sessiz ve serin tutmaya çalışmanız gerekir. Kaliteli bir yatak ve uygun bir yastık seçimi yapın. Ayrıca uyuduğunuz ortamda eğer gürültü varsa, gürültüyü engellemek veya azaltmak için kulak tıkacı kullanın. Uyumadan en az 1 saat önce telefon, tablet, bilgisayar ve televizyon gibi ekranlı cihazları kullanmayı bırakın. Bu cihazların mavi ışığı uyku kalitesini düşürmektedir. Mavi ışığa maruz kalmayı sınırlamak ise melatonin salınımını artırarak daha iyi bir uyku sağlamaktadır.
Akşam ağır ve yağlı yiyeceklerden kaçının, çünkü sindirimi zorlaştırabilir. Ayrıca akşam yemeğini yatmadan en az 2-3 saat önce yemeye çalışın. Kafeinli içecekler içmeyi ve alkol tüketmeyi uyumadan en az 4-6 saat önce bırakın. Ek olarak Sabah güneş ışığına maruz kalmak, biyolojik saatinizi düzenlemeye yardımcı olur. Bu yüzden büyün gün kapalı alanlarda kalmak yerine mümkünse gün içinde dışarıda kısa yürüyüşler yapmaya çalışın. Düzenli olarak hafif veya orta şiddette egzersiz yapmak, uykunuzun kalitesini artırabilir. Ancak akşam saatlerinde yoğun egzersiz yapmaktan kaçının, çünkü ağır antremanların sonucunda oluşan kas yorgunluğu ve laktik asit salınımı yoğun vücut ağrılarına neden olacağı için bu durum uykunuzu olumsuz yönde etkileyebilir.
Uyku hijyeni alışkanlıklarını bu şekilde uygulayarak daha iyi uyku kalitesi elde edebilir ve hem anksiyete durumunuzu hem de genel sağlık durumunuzu olumlu yönde etkileyebilirsiniz. Unutmayın ki uyku sorunları üzerinde çalışmak zaman alabilir. Sabırlı olmak ve kararlı biçimde önerileri sürdürmek önemlidir. Eğer bu önerilere rağmen sürekli uyku sorunları yaşıyorsanız ve anksiyeteniz uyku sorunlarınızı kontrol etmenizi zorlaştırıyorsa, bir ruh sağlığı uzmanı ile görüşmeniz gerekir.
Psikoterapi hizmeti söz konusu olduğunda Mutlu Yaşam’ı tercih etmeniz için birçok neden bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Kurumumuz, alanında uzman ve deneyimli psikoterapistleri bünyesinde barındırır. Uykusuzluk ve kaygı gibi konularda uzmanlaşmış terapistlerimiz, sizinle birebir çalışarak sorununuzun kökenlerini belirler ve bu sorunlara yönelik etkili terapi teknikleriyle çalışmalar yapar.
Her birey farklıdır ve benzersiz ihtiyaçlara sahiptir. Kurumumuzda bulunan uzmanlarımız, kişinin özel durumu ve hedefleri doğrultusunda kişiye özel psikoterapi planı oluşturur. Böylece kişiye özel geliştirilen psikoterapi planı ile danışanlarımızın uyku sorunları ve kaygı durumu beraber ele alınır.
Anksiyeteye neden olan durumlar bireysel terapide; şema terapi, bilişsel davranışçı terapi ve kısa süreli çözüm odaklı terapi ekolleri ile çalışılarak anksiyetenin neden olduğu uyku bozukluğu belirtilerini de gidermek mümkün olmaktadır. Ancak bazı durumlarda ise tam tersi bir döngü ile karşılaşılabilir. Bu durumda uyku bozukluğuna bağlı anksiyete belirtileri baskın olabilmektedir. Böyle bir durumla karşılaşıldığında önce uyku alışkanlıkları, uyku hijyeni, uyku saatleri üzerine değerlendirmeler yapılır.
Uyku bozukluğuna neden olan durumlar bu süreçlerle ilgiliyse bir psikologdan destek alarak aşağıdaki düzenlemelerle kaliteli uyku döngüsünü yeniden oluşturmak mümkün olur:
Uyku evrelerde olması gereken normal beyin dalgalarıyla ilgili fizyolojik kökenli bir durum söz konusuysa o zaman bu durum öncelikle bir hekim tarafından muayene edilmeli ve gerekli görülürse tedaviye başlanması gerekir. Uyku evrelerine geçişle ilgili beyin dalgalarını düzensizleştiren fizyolojik bir durum söz konusu değil ise ve doktor bunun psikolojik kökenli olduğunu düşündüğünde o zaman kurumumuzdan psikolojik destek almak sürecin çözümlenmesinde danışanlarımıza yardımcı olmaktadır.
Dünyada birçok farklı bakış açısını ve farklı teknikleri benimsemiş olan psikoterapi ekolü olmasına rağmen hepsinin ortak benimsediği konulardan biri de empatidir. Çünkü psikoterapinin iyi edici yanı terapistin danışanını dinlerken kendisini onun yerine koyarak danışanın duygularını ve düşüncelerini anlayarak yani empati kurarak dinlemesidir. Bu durum psikoterapinin iyi edici yönünün işlevsel olabilmesi için psikoterapistin olmazsa olmaz kriterlerinden biridir.
Mutlu Yaşam ailesinde yer alan psikoterapistler danışanlarına en iyi çözüm yollarını sunmak için bütüncül yaklaşımı benimsemiş kişilerdir. Bu nedenle kurumumuzdaki tüm uzmanlar farklı terapi ekolleri uygulamasına rağmen danışanlarıyla empati kurmaya ve empati sınırları içerisinde danışanıyla terapötik ilişki içerisinde olmaya öncelik gösterirler.
Kurumumuzda birçok uzman uyku ve anksiyete bozukluklarıyla ilgili yapılan psikoterapi çalışmalarına yardımcı olması ve psikoterapinin etki gücünü daha fazla arttırması için özellikle uyku bozukluğu ve anksiyete belirtilerinin giderilmesinde SAS metodunu danışanlarına başarılı şekilde uygulayabilmektedir.
SAS Metodu; ses frekanslarını ve ses dalgalarını kullanarak bireye özel hazırlanan ve özel bir kulaklık aracılığıyla bireye sağ ve sol kulaktan farklı frekanslarda işitsel uyaranlar verilerek uygulanan beyin destek programlarını içerir. Özellikle nörobilim ve nöroplastisite alanlarında yapılan bilimsel araştırmaların beynin işleyişi hakkında bizlere sunduğu bilimsel bilgilerden yola çıkarak bugünkü teknoloji sayesinde ses frekansları ve ses dalgalarını beyin dalgalarıyla uyumlu hale getirmek mümkündür. Böylece SAS metodu beynin fonksiyonel işlevselliğinin bozulmasında rol oynayan etkenleri elimine edebilmek için beynin güçlenmesi gereken alanları uyaran ses frekanslarını ve ses dalgalarını beyni destekleyecek şekilde kullanabilmektedir.
İnsanoğlunun beyin dalgaları incelendiğinde; insan beyninin içinde “Alpha, Beta, Theta, Delta ve Gama” dalgalarının var olduğu tespit edilmiştir. Bu dalgalar arasında Alpha, Theta ve Delta beyin dalgaları uykunun farklı evrelerini yansıtan şekilde yoğun olarak ortaya çıkarır. Aşırı stres ve anksiyete durumlarında ise Beta beyin dalgalarının yoğun aktivasyonu EEG cihazları sayesinde tespit edilerek bilimsel olarak kanıtlanmış bir bilgi haline gelmiştir.
Uyku bozukluğu ve anksiyete bozukluğu belirtilerinin giderilmesinde önerilen rahatlama, gevşeme, nefes egzersizleri ile hafif düzeyde esneme gibi fiziksel egzersizlerin, yoga ve meditasyon gibi çalışmaların beyin dalgalarını yönetmede olumlu etkisi olduğu konuyla ilgili yapılan araştırmalar tarafından belirlenmiştir. Ancak birey için bu aktiviteler uyku ve anksiyete bozukluğu belirtilerinin giderilmesinde yeterli etki göstermeyebilir. Bu durumda psikoterapinin gücünü arttırmak üzere psikoterapi çalışmalarından bağımsız olarak SAS metodu karşımıza çıkar. Mutlu Yaşam’ın sunduğu bu hizmet ise danışanlar için hem uygulaması kolay hem de olumlu sonuç alınabilen bilimsel çalışmalara dayanan güvenilir bir metottur. Sizler de kendiniz için mutlu bir yaşamı hak ettiğinize inanarak kurumumuzla iletişime geçmek için adım atabilir ve kaygı yönetimi becerileri ile birlikte verimli uyku içeren bir yaşamın kapılarını aralayabilirsiniz.
Kaygıdan uzak mutlu bir yaşam sürmeniz dileğiyle
Uzman Klinik Psikolog
Burcu Yarapsanlı ZAYİM
Önceki yazımıza https://mutluyasam.com.tr/psikoterapi-nedir-nasil-yapilir/ linkinden ulaşabilirsiniz.
İçerikler